Zihni yavaşça aydınlığa kavuşurken hissettiği ağrı yüzünden acı içinde inledi Ayçiçek. Sırtı, bacakları, sağ kolu, sol eli ve başı tarifsiz şekilde ağrıyordu. Gözlerini aralamaya çalışıp da başarısız olunca sağlam olan eliyle yüzüne dokundu. Gözleri şişmiş, sağ gözü tamamen kapanmıştı. Diğer gözünü zorlukla araladı. En son hatırladığı annesinin saçlarına yapıştığı andı.
Ayçiçek babasının ölümünden birkaç ay sonra okulu bırakmıştı. Annesi evde oturup yas tutmak dışında hiçbir şey yapmıyordu. Kirayı ödemek, karınlarını doyurmak için birinin çalışması gerekiyordu. Reşit olmadığından iş bulmakta zorlansa da en sonunda başarmıştı. Aylardır gece, gündüz iki farklı işte çalışıyordu. Belki yaşamları mükemmel değildi ama bir şekilde yaşıyorlardı işte. Düne kadar.
Eve gelip de kira için biriktirdiği paranın annesi tarafından harcandığını görünce delirmişti. Annesi gecesini gündüzüne katarak biriktirdiği parayla kendine elbise almış, romantik bir yemek hazırlamıştı. Ayçiçek eve geldiğinde masada oturmuş, heyecan içinde kocasının görevden dönmesini bekliyordu. Annesinin iyi olmadığını biliyordu. Gerçekten biliyordu ama ev sahiplerinin bunu umursamayacağını da biliyordu. Bu yüzden avazı çıktığı kadar bağırmıştı. Aylardır biriktirdiği her kelimeyi kusmuş, annesine kendine gelmesi için yalvarmıştı.
"Babam yaşasaydı böyle olmanı ister miydi?! Diriltmeye çalıştığın kocan bu halini sever miydi, anne?!"
En son bunu dediğini hatırlıyordu. Annesinin gözünün dönmesine bu cümleler neden olmuştu. Sonrası bulanıktı. Acıya dayanamayıp bayıldığı ana dek neler olduğunu hatırlamıyordu. Dudaklarındaki kurumuş kanı silmeye çalışarak ayağa kalktı. Canı yanıyordu. Vücudunda sızlamayan tek nokta yoktu. Belki de ölüyordu, emin değildi. Yine de hareket etmeli, gidip annesini kontrol etmeliydi. Duvardan destek alarak küçük adımlarla salondan çıktı.
Evleri büyük değildi zaten. Bu yüzden salondan çıktığı anda annesini gördü. Daha doğrusu önce ayaklarını gördü. Titreyen bakışları yavaşça yukarı çıktı, güzeller güzeli annesinin morarmış yüzünde duraksadı. Ayçiçek içi boşalmış gibi öylece yere yığıldı.
Selma Gümüş kendini asmıştı.
Kocasının şehit haberini aldığından beri kaybettiği kilolar yüzünden küçücük kalmış bedeni tavandan sallanıyordu. Gitmişti. Babasından sonra annesi de gitmişti. Ayçiçek aylardır yediği tokatlara, yalnızlığa, birkaç kez bayılmasına neden olacak kadar zorlayıcı çalışma hayatına dayanıyordu çünkü annesini kaybetmek istemiyordu. Evlerinde neler olduğu öğrenilirse annesini hastaneye kapatır, onu da yetiştirme yurduna verirlerdi. İstememişti. Babasının yokluğuna alışamamışken annesini de kaybetmek istememişti. Bu yüzden dayanmıştı. Susmuş ve annesinin iyileşeceği günü beklemişti. Yeniden eskisi gibi olacağı günün hayalini kurduğu annesinin cansız bedeni karşısındaydı.
Olduğu yerde öne eğilerek midesinde kalan birkaç şeyi de çıkardı. Gördüklerini algılayabiliyor olsa kan kustuğunu fark edebilirdi. Yavaşça ayaklandı. Tek başına annesini oradan indirmesi mümkün değildi. Yardıma ihtiyacı vardı. Az öncekinden daha küçük, zorlayıcı adımlarla gidip kapıyı açtı. Saatin kaç olduğunu bilmese de erken olduğunu tahmin ediyordu çünkü etrafta kimse yoktu. Yardım isteyebileceği tek kişi sokağın karşısında kağıt toplayan adamdı. Çıplak ayaklarla evden çıktı.
Kırılan kemikleri, morluk içindeki teni, şişip kapanmış gözü ama en çok da tuzla buz olmuş kalbi yakıyordu canını. Kağıt toplayan adam Ayçiçek'in varlığını hissetmiş gibi arkasını döndü ve öylece durdu. Karşısındaki parçalanmış kıza kanı donmuş halde bakakaldı. Aralarındaki yaş farkı fazla değildi. En fazla üç ya da dört yaş büyüktü kızdan. Yine de ruhu koruma içgüdüsüyle sarsıldı. Elindeki kağıtları bırakıp hızlı adımlarla kıza doğru ilerledi. Yanına varmasıyla Ayçiçek'in yere yığılması bir oldu. Hızlı davranarak kollarını beline sarıp yere çarpmasına engel oldu. Ağzından akan kan yüzünden zorlanarak "Annem," diyebildi Ayçiçek. Sağlam kolunu kaldırıp evi işaret etti. "Anneme yardım et."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akrep [+18]
General FictionSiyah Sancak timi Kasap kod adlı teröristi yakalamak için baskın yaptıkları mağarada esir düşerler. Fakat her zamankinin aksine teröristler işkence yapmaz, onları öldürmezler. Kasap askerleri Akrep kod adlı başka bir teröriste götürür. Siyah Sancak...