V

11 3 5
                                    

"Yazıyor! Yazıyor! Varis açıklama törenini yazıyor!" Tüm Akşit Krallığı bu seslerle güne gözlerini açmıştı. Evet, veliaht prenses veliahttı, bunu herkes biliyordu ancak resmi olarak halk önünde taç gitmemişti.

Sarışın bir kadın gazete dağıtan çocuğa yaklaştı ve gazeteyi elinden parçalarcasına aldı. Çocuk bir anlık irkilse de kadın gazeteyi okurken konuştu. "Hanımefendi, parası..." Suratına gazetenin parasından daha çok altın atılınca susmuş, yere düşenleri toplayıp kesesine koymuş ve gazete dağıtmaya geri dönmüştü.

Tomris, aldığı gazeteye büyük bir nefretle bakıyor, resmen parçalamak ister gibi kenarlarından sıkıyordu. Gazeteyi bir eline sıkıştırdığı gibi hızla yürümeye başlamıştı, yanında ona selam veren kimseyi görmüyordu. En sonunda tapınağa vardığında kimsenin uyarısını dinlemeden din adamlarının kaldığı yere doğru gitti. Öyle adımlar atıyordu ki duyan içeride at koşturuyor sanırdı. Bir odanın önünde durdu ve kapıyı çalmadan içeri girdi, içerideki kadın ise elindeki sigarayı nereye saklayacağını bir an şaşırsa da geleni görünce rahatlayarak tekrar az önceki bacak bacak üstüne attığı pozisyonda içmeye devam etti.

"Gördün mü?!" Dedi ancak odadaki dumandan ötürü hemen öksürdü, lafına devam edemedi.

"Görmeyen, duymayan kaldı mı, Tomris? Sakinleş az güzelim. Sakinleşmeden konuşamıyorsun." Dedi ve Tomris'e önündeki koltuğu işaret etti.

Tomris derin bir nefes aldı ve koltuğa oturdu. Hâlâ elindeki gazeteyi sıkıyordu. Birkaç dakika içinde konuşmaya devam etti. "Henüz evleneceği kişiyi bile seçmemişken nasıl varis olduğunu açıklıyorlar? Ya hiç evlenemezse? Ondan sonraki varis kim olacak ya?"

"Belki de vardır, evleneceği birisi. Bize açıklamamışlardır sadece. Bilemeyiz." Bazen Müge'nin bu rahatlığı Tomris'i uyuz etse de bazen de çok işe yarıyordu. Saraya karşı yalan söylerken hiç yakalanmamıştı.

"Ancak prenses ve prensler birisiyle evlenmeye karar verdiklerinde ailelerinden önce halka açıklarlar. Eğer gizleniyorsa çok saçma." Yerinden kalkıp cam kenarına geldi ve sırtını duvara yaslayıp kollarını göğsünde birleştirdi. "Orada prensesi bir şekilde küçük düşürmem gerekiyor."

"Babasının ona karşı tavrını gayet iyi biliyorsun. Zaten bu yüzden onu veliaht seçti ya." Bitirdiği sigarasını önündeki tabağa bastırırken konuştu, tabak sürekli olarak sigara bastırılmaktan beyazdan siyaha dönmüştü resmen. "Kraliyetten birilerinin duyacağı yerde kraliyeti kötü gösterecek bir şey konuşmak yasak, bunu bizden iyi kimse bilemez zaten. Zindanda mı çürütmek istiyorsun yoksa giyotinde kafanın uçurulmasını mı?" Dedi ve kalkıp karşısına geldi. Planını dinlemeyi bekliyordu.

"Tam olarak öyle değil. Belli başlı sorular soracağım, veliaht prenses babasına göre çok daha açık görüşlü. Yoksa zaten Özden çoktan giyotine gitmişti." Diyerek Müge'nin omuzlarından tuttu. "Bana güven. O töreni ona cehennem edeceğim."

Müge, Tomris'in her zaman iddialı olduğunu biliyordu ancak bu sefer ciddi olduğu gözlerinden okunuyordu. Farklı renkli iki gözde bakışları gidip geldi ve en sonunda pes ederek iç çekti. "Pekâlâ, sana güveniyorum."

Vedalaştıktan sonra yine diğer din adamlarının söylenmelerini umursamadan tapınaktan ayrıldı sarışın kadın. Çıktığında tekrar öksürmüştü. "Ah, şu duman." Evine doğru ilerlerken suratına doğru bir çiçek tutulması ile duraksayıp yeniden öksürdü ve hemen geri çekildi. "Ne yaptığını sanıyorsun?! Bende öksürük yapıyor çiçekler." Sinirle uzattığı çiçeği itti, çiçeğin yapraklarının etrafa yayılmasını önemsemedi bile. Oradan hızlıca ayrıldı.

Çiçeği uzatan kişi kasabada en çok çiçek satan ve şehre de gönderen kişiydi, kendisi prensesin de en yakın arkadaşı idi. Herkes onları birbirlerine yakıştırsa da prenses her zaman onu öyle görmediğini, bir kardeşi gibi gördüğünü söylüyordu. Cerkuday, Prenses Ayda'ya farklı bir gözle bakıyordu ama. Çocukluklarında tanışmışlardı, o zamandan beri hep kalbini göğsünden tutup çıkaracak gibi hissediyordu.

İntikam Tahtı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin