Öpüşme giderek şiddetlenirken nefes alamadığımı hissettim. Sanki bütün nefesimi emiyordu. Anlamış gibi dudaklarımı bırakıp çeneme ve ordan da boynuma kaydı. Dolgun dudaklarının hissi çıkardığım seslere engel olmamı güçleştiriyordu.Beni kucağından indirmeden kendi yatağına ilerledi ve oturtup üzerime eğildi. Vücudu vücudumu yatmaya zorluyordu, sırtım serin çarşaflara değdiğinde tamemen üzerime çıkmıştı. Gerçekten sabah ilk iş duş aldığıma çok seviniyordum şu an.
Dudakları boynumdan göğsüme doğru kaydı ve tişörtümün üstüne taşan göğüslerimi öptü. Kumaşı kavrayıp da üzerimden çıkarmasıysa çok sürmemişti. Çıplak tenime değen dudaklar ve dokunuşlarla inlemelerime engel olamayarak ellerimi saçlarına attım. Onun saçlarını çekmemelisin, diye hatırlartım kendime.
Elleri aşağı inip bacaklarımı okşamaya ve kalçama ilerlemeye başladığında nefesim tıkandı. Parmakları şortumun belini bulduğunda gözlerini kaldırıp izin istercesine gözlerime baktı. Başımı salladığım andaysa şortumu indirip yavaşça bacaklarımdan çıkardı.
"Bugün micky mouse yok mu?" hafif kıkırtısına gülerek karşılık vereceğim sırada dudakları uyluğumu buldu. Bacağımın içindeki hassas nokta özel bölgelerime o kadar yakındı ki bir anda beynimde zillerin çalmasına neden olmuştu.
İç çamaşırımın kenarını tutup da çıkarmadan sadece kenara çektiğinde aklımı kaybedebileceğimi düşündüm. Yaptığı şeyler nasıl beni bu kadar azdırabilirdi? Ilık ve yumuşak dudakları o noktayla buluştuğundaysa aslında şimdiye kadar aklını kaybetmenin ne demek olduğunu anlamadığımı fark ettim.
Dudakları önce küçük harekerlerle öpücükler bırakırken bir an sonra öpüşürcesine dudaklarıya kavramıştı.
"Mmh.."
"Bacakların açık kalsın." dedi elini uyluklarımın üzerine koyup bastırarak.
"Ah..." bu kadar hassaslaşmayı beklemiyordum. Her hareketi vücuduma elektrik akımı yolluyordu adeta.
Islak dili de işin içine katıldığında boğazımdan küçük bir çığlık kaçtı. "Ahm... Ji-jimin... g-garip hissediyorum..."
Bir şey söylemeden yaptığı şeye devam etti, elleri tüm vücudumu sabitleyecek şekilde bacaklarımda duruyordu. Başını kaldırmadan gözlerini gözlerime diktiğinde derin bir nefes bıraktım. Bundan yararlanırcasına en hassas bölgemi dudaklarının arasına sıkıştırıp emdi. "Ah!"
Parmaklarının deliğimin etrafında gezindiğini hissettim ve girişime hafif bir şekilde baskı yaptı. Parmağının hissinden bile hafif canım yanar gibiydi.
"Hadi seni biraz daha ıslatalım." dudakları bir kez daha kavrayıp emdiğinde çarşaflara tutunup yumruğumu sıktım. "Aferin kızıma."
"Ahh, öyle söylemesene."
"Ben ne dersem oydu değil mi?" kaşlarını kaldırmış bana bakan yüzüyle karşılaşınca bulunduğum pozisyondan utanıp başımı diğer tarafa çevirdim. "Bu kadar utanıyorsan durayım mı?"
"Hayır... durma."
"O zaman beni izle."
Parmağını girişimden çektiğini hissettim ve bacaklarımı kavrayıp daha da açtı. Ağzı kasıklarımla buluştuğundaysa bu defa duracak gibi değildi. Dudaklarını ve dilini öyle bir kullanıyordu ki aklımı artık cidden kaybetmiştim. Ufak bir şapırtı sesiyle boğazımdan bir inleme daha kaçtı.
Gittikçe daha da hızlanarak dudaklarını oynatıyordu, dili en hassas noktamı bulup üzerinden geçti ve sonra dudakları arasına alıp emdi. "Ha...ahh." nefes nefese garip sesler çıkarsam da şu anda hiçbir şeyi umursayacak halim yoktu. Elimi ne zaman tekrar saçlarının arasına daldırdığımı bile bilmiyordum. "Ah, ah.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLYONDA BİR KIZ (BTS-JİMİN)
أدب الهواةErkek Oyunu ve Bias mı Bir gece mi hikayelerinin devamı niteliğindedir. Farklı bir hikayedir ancak o iki hikayedeki karakterler ve ilişkiler bulunuyor. Alisa lösemi olduğunu öğrendiğinde büyük bir şirkette avukat olarak güzel bir kariyere sahipti...