"Bayan Morgan, doktorunuz ona uğramanız gerektiğini söylemek için aramış.""Çok yoğun olduğumu söyle." dedim bana elindeki telefonu uzatan sekreterime.
Bir anlığına uzaklaşıp geri döndü. "Acil olduğunu söylüyor kesinlikle oraya gitmeliymişsiniz."
"Mümkün değil, hiç boş vaktim yok."
"Çok önemliymiş bayan Morgan..."
"Telefonu ver." elindeki telefonu aldım ve kulağıma götürdüm. "Yine ne istiyorsunuz doktor?"
"Bayan Morgan bu gerçekten önemli bir durum. Geçen defa yaptığımız kan testinizle ilgili, sizinle konuşmalıyım."
Reddetmeyi düşünerek telefonu elime almıştım ancak sesinin tonu beni durdurdu.
"Saat 2'deki toplantıyı iptal et." dedim sekreterime.
***
"Sıkıntı nedir?" doktorun ofisine gelmiştim ve harcayacak fazla zamanım yoktu.
"Alisa, lösemi olmanızdan şüpheleniyorum."
"Lösemi mi?" bir anda başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissettim ve donakaldım.
"Bu şu anda bir şüphe. Emin olmak için kemik iliği biyopsisi yapmak istiyorum."
Başımı sallamakla yetindim... uyuşmuş gibiydim.
***
Biyopsi için kemik iliği örneği alındıktan sonraki birkaç gün oldukça stresli geçti... içten içe biliyordum. Hasta olduğumu biliyordum.
Sonuçlar için tekrar doktorun karşısına oturduğumda tereddütüm bile yoktu.
"Sonuç kötü değil mi?" diye sordum.
Ağır ağır başını salladı. "Yetişkinlerde aşırı sık görülmüyor son dönemlerde. Yeni geliştirilen aşılarla milyonda bir seviyelerinde diyebiliriz ancak..."
"Elbette milyonda bir oluyorsa benim başıma gelmek zorundadır." dedim. İçimdeki öfkeye yenik düşmemeye çalışıyordum. "Peki ne yapacağız şimdi? Kemoterapi mi alacağım?"
"Aslına bakarsan... hastalık oldukça ilerlemiş durumda. Yani başlayabiliriz ancak..."
"Bir etkisi olmaz?" zorla yutkundum. "Yıllardır benim doktorumsunuz, bunu nasıl ilerleyene kadar fark edemediniz?"
"Bana belirtileri neden bu kadar geç anlattınız? Neden bu kadar geç kontrole geldiniz?"
Ailem öldüğünden beri doktorum oydu... ona sinirli olmam yersizdi ama kendimi tutamıyordum.
"Yapacak hiçbir şey yok mu yani?" diye sordum gözümden yaş gelmesine mani olmaya çalışarak.
"Mucize gerekir."
"Ne kadar sürem var?"
"En iyi ihtimalle 6 ay olduğunu düşünüyorum."
Başımı iki yana salladım.
**
Eve döndüğümde sadece koltuğa oturdum ve etrafıma baktım.
Annem babamla evlenip Türkiye'den Amerika'ya taşınmıştı ve ben doğmuştum. Benden iki yıl sonra da kardeşim... 5 yaşına geldiğimde okula yazdırılmıştım çünkü insanlar dahi olduğumu düşünüyordu. İlkokulu atlayarak bitirip 14 yaşında liseyi. 17 yaşında üniversitenin hukuk bölümünü bitirmiştim. Okulda 5'ten fazla dil öğrenmiş ve uluslararası programlardan ödüller almıştım. Mezun olduğum anda ülkenin en büyük şirketlerinden biri beni işe başlatmıştı. Ben 18 olduğumda ailemle büyük bir trafik kazası yaşamıştık ve onlar ölmüşlerdi. Ben hastanede bir ay komada kalmıştım ve uyandığımda onların ölümünü öğrenmiştim. Kız kardeşimse olay yerinde bulunamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLYONDA BİR KIZ (BTS-JİMİN)
Fiksi PenggemarErkek Oyunu ve Bias mı Bir gece mi hikayelerinin devamı niteliğindedir. Farklı bir hikayedir ancak o iki hikayedeki karakterler ve ilişkiler bulunuyor. Alisa lösemi olduğunu öğrendiğinde büyük bir şirkette avukat olarak güzel bir kariyere sahipti...