37

809 74 15
                                    

"Asi! Gerçekten geldin. Bir an gelmeyeceksin sandım."

Üstündeki krem renk montu çıkarıp askıya asarken oldukça umursamaz görünmeye çalışıyordu Asi.

"Geleceğim dedim ya Çağla."

"Ben belki geçiştirmek için..."

"Ben siz değilim. Geleceğim dediysem gelirim."

"Asi." Çağla Asi'nin elini tutmak için uzandı ama Asi'nin geri çekilmesiyle kendisi de geri çekilmek zorunda kaldı.

"Sana çarpanın Alaz olduğunu gerçekten bilmiyordum."

"O nerede?"

"Yukarıda odada. Mekanın çalışanları yardım etti yoksa tek başıma şuradan şuraya götüremezdim. Yığılmış kalmış Asi. Berbat haldeydi."

"Odayı gösterir misin?" Asi cevap beklemeden merdivenlere yöneldiğinde Çağla önüne geçti.

"Lütfen kavga etmeyin Asi. Yalvarıyorum kötü bir şey söyleme. Bu gece arabayla sana çarptığını sanıyor. Ne söylesem duymuyor. Seni görürse yapmadığını anlar en azından."

"İki dakikadan fazla durmayacağım Çağla. Peşimden gelirse durdurmak zorundasın."

"Gelirse gitmesen. Kalsan yanında?"

Asi kendisine ümitle bakan kızı arkasında bırakıp merdivenleri çıkmaya başladı. Önündeki kapılardan hangisinin ardında olduğunu bilmiyordu. Çağla'ya dönüp "hangisinde?" der gibi baktı.

"Sağdaki kapı. Ben aşağıdayım."

Çağla bir bir merdivenleri inmeye başlamıştı. Asi ise kapının ardında dikilmeye devam ediyordu. Buraya neden gelmişti? Alaz'ın kötü halde olması neden umrundaydı? Neden görmek istemişti? Neden pılını pırtını topladıktan sonra gitmek yerine bir üst kata komşusuna çıkmıştı? Alaz evinin kapısında kendisinden geçmiş şekilde dikilirken neden canı yanmıştı?

Ellerini yumruk yapıp sıktı. Şu an burada olduğu için kendisinden nefret ediyordu. Tırnakları avuç içine batarken eğdiği başını kaldırıp kapıya baktı. Buraya gelmişti çünkü Alaz'ın bok gibi olduğunu görmek istemişti. Buraya gelmişti çünkü öfkesi hâlâ alev alevdi. Buraya gelmişti çünkü Alaz'ın mahvoluşunu görmek istemişti. Yarattığı enkaza bakıp içini soğutmak istemişti. Evet. Kesinlikle bu yüzden gelmişti.

Derin bir nefes alıp yavaşça kapıyı açtı. Alaz hemen karşısındaki yatakta sırt üstü uzanmış gözlerini bir an bile kırpmadan tavanı izliyordu. Kapının açıldığını bile fark etmemişti. Belki de fark etmişti ama kendisinin geleceğini düşünmediği için görmezden geliyordu. Emin olamadı Asi. Birkaç adım atıp yatağa yaklaştığında da durum değişmedi ama Alaz'ın yüzünü tam olarak görebiliyordu artık. Gözleri kıpkırmızı, yüzü bembeyazdı. Dudakları morarmaya dönmüştü. Tam o an dolan gözlerine bir küfür savurdu. Neden üzülmüştü? Neden yanına gidip sımsıkı sarılmak istiyordu? Hani içini soğutmak için gelmişti? Hani nefret ediyordu? Kalbine çöreklenen bu acı da neyin nesiydi? Kendi içinde ettiği kavga çığ gibi büyüdüğü sırada bu kez iki yanında duran elleri çekti dikkatini. Parmakları kızarmıştı. Bir elini yumruk yapmış sıktığını fark etti Alaz'ın. Parmak boğumları beyazdı. Oradan anlamıştı. Birbirlerini ne hale getirmişlerdi?

Yatağa iyice yaklaşıp çekinerek oturdu. Kendisini görmemesine imkan yoktu. Uzandığı yatağın bir ucuna oturmuştu. Nasıl görmüyordu?

"Alaz." Fısıltı gibi çıkan sesi odadaki sessizliği bıçak gibi kesmişti. Toz taneleri bile havada donup kalmıştı sanki. Böyle hissetti Asi. Alaz'da hiçbir değişiklik yoktu. Tek saniye kırpmadığı gözleriyle, delip geçmek istercesine tavana bakıyordu. Nefes alış verişleri yavaş, içi kendisine duyduğu öfkeden dolayı yangın yeriydi.

street of lost souls | aslaz textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin