+16

497 56 12
                                    

Gün, yeni bir sabaha merhaba demek için aydınlanmaya çalışırken Asi'nin içindeki koca karanlık boşluk hepsinden çok daha güçlüydü. O karanlığa çekildiğini hissediyordu. Karanlığın ta kendisi olmuştu. Saçlarının arasındaki mor ve lacivert renkli tutamların bile kararmaya başladığını hissediyordu. Öylesine bir karanlıktı hissettiği. Öylesine güçlü ve derindendi.

Dağılmış bir şekilde koltukta oturuyordu. Bütün gücü çekilmiş gibi hissediyordu. Ayağa kalkmaya bile mecali yoktu. Makyajının aktığına emindi. Topladığı saçları dağılmış, gözleri uykusuzluğun ve akan rimelinin de etkisiyle yanmaya başlamıştı. Dışardaki fırtına dineli çok olmuştu ama Asi için hiç de öyle değildi. Mektubu okuduğundan beri içinde süregelen fırtına geçen her saniyede etkisini artırıyordu.

Alaz'ın yazdığı satırları sabaha kadar kaçıncı kez okuduğunu sayamazken neredeyse ezberlediğine emindi. Hatta öyle ki satırlara değen gözleriyle bile yazıların silinmesinden korkar hale gelmişti. Gözleri tekrar ve tekrar mektubun ilk satırıyla buluştuğunda "Bu kez son." diye geçirdi içinden. Bu kez son.

Sevgilim, Asi'm, güzeller güzelim...

Nereye gittiğini bilmiyordu. Neden gittiğini ise kabullenmek istemiyordu. Alaz'ı hapsolduğu karanlıktan çekip çıkarmak isterken kendisi o karanlığın daimi üyesi olmuştu. Çıkarı yok gibi hissediyordu. En azından şu anlık hissettiği buydu. Sonrasının olmamasını umdu.

Elindeki kağıdı kırılmasından korktuğu bir şeymiş gibi dikkatlice koltuğun üstüne bıraktı. Katlı yerlerinden katlamaya bile korkuyordu. Derin bir nefes alıp etrafta göz gezdirdi. Telefonunu eline alıp ne görmeyi umduğunu bilmeden hiçbir bildirimin olmadığı ekrana baktı. Sonra parmakları ondan bağımsız Alaz'ın numarasını tuşladı.

Aradığınız numara kullanılmamaktadır...

Yüzüne tokat gibi çarpan gerçekler somut bir hisse dönüşmüş, uyuşan beynini harekete geçirmişti. Yanaklarında kuruyan gözyaşlarını elinin tersiyle silip nemli ıslaklığı giderdi. Kendisine gelmeliydi.

"O gitti." Diye geçirdi içinden. İsmini telaffuz etmeye gücü yoktu. Dili dönmüyordu sanki. Önce kendisini bu ilişkinin olacağına inandırıp daha sonra kaçıp gitmişti. Kendisini affettirip ortadan kaybolmuştu. Yaptığı buydu.

Beni kendisine bağlayıp çekip gitti. Varlığına alıştırıp yokluğunun acı verici olmasını sağladı. Eskiden varlığıyla yokluğu birdi. Şimdiyse yokluğu koca bir boşluk, koca bir mağlubiyet hissiydi.

Salondan çıkarken masadaki boş kadehlere takıldı gözleri. Hiç yenmemiş yemekler, hiç dolmamış kadehler, edilmemiş danslar, öpülmemiş dudaklar, şen kahkahalar, yüzlerini aydınlatmadan sönen mumlar... Bu gecenin Asi'ye birden fazla borcu vardı. Ödenmeyeceğini bildiği yüklü borçlar.

Banyoya girip aynada kendisiyle göz göze gelmemeye özen göstererek yüzünü yıkadı. Aynı hızla dışarı çıkıp tekrar salona geçti. Kurulu sofrayı umursamadan masa örtüsünü katlayıp üstündekilerin örtünün içinde kalmasını sağladı. Hepsini öylece çöpe tıkacaktı. Daha sonra ilk iş olarak gözlerindeki ışığı geri kazanacaktı. Son birkaç ayının üzerine sünger çekip hiç yaşanmamış sayacaktı. Evet kesinlikle bunu yapacaktı. Son kararı buydu. Korkak bir adamın arkasından bakıp kalmayacaktı. Hayatına devam edecekti. Alaz'ın hangi cehenneme siktir olup gittiğini düşünmeyecekti.

Mutfaktan çıktığı sırada ısrarla çalan kapı adımlarını durdurmaya yetmişti. Kapıyı kırarcasına çalan kişi her kimse içindeki öfkenin yeni odak noktasıydı.

Kimin geldiğine bakmadan hışımla açtı kapıyı.

"Asi."

♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡

street of lost souls | aslaz textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin