2. Bölüm

718 39 0
                                    

2024 yılı, İstanbul

Yağmur için bardağı taşıran son damla bu sözler oldu. Gözlerinden yaşlar sicim sicim akarken silmek için bile uğraşmadı. Hızla ayaklandı. Ancak bu seferde onu durdurmak için elini tutan kişi Berkan oldu.

"Kızım niye bu kadar soğuk senin bu ellerin? İki gündür iyileşemedin mi Allah aşkına?" Diye söylendi.

Bir yandan da Barış'ın az önce yaptığı densizliği unutturmaya çalışıyordu. "Bakayım, kollarında soğuk mu bu kadar?" Deyip kızın sağ kolunu sıyırdı. "Yağmur..."

Kızın yer yer morarmış kolları onları şaşırttı. Hatta yalnızca morluklar yoktu, kabuk bağlamış yaralar vardı. Hızla kızın diğer kolunu da sıyırmaya çalıştı ama izin vermedi Yağmur. Gördüğü morluklar aklını çıkarttı Barış'ın.

"Yapma. Bırak kolumu. Merdivenlerden düştüm." Diyerek geçiştirdi onları.

Barış, içindeki endişesini dışarı yansıtmamak için elinden geleni yapıyordu ama ne kadar başardığını bilmiyordu. Gördüğü o morluklar deli gibi korkuttu onu. Sanki birileri kızı dövmüş gibiydi. Buna ihtimal vermiyordu ama bu morlukların neyin nesi olduğunu da çözemedi kafasında.

"Ulan burnunda kanıyor senin!"

Yunus'un dedikleriyle parmağının ucuyla burnuna dokunduğunda kanadığını gördü. Bunlar artık onun hayatının rutiniydi ama arkadaşları bir şey bilmediği için şaşırıyorlardı tabi. Barış'ın endişeyle burnuna peçete bastırdığını gördü. Bu temas rahatsız etti Yağmur'u, kendini geri çekmeye çalıştı ama Barış müsaade etmedi. Endişesini artık içinde gizleyemiyordu, bunu onun gözlerinden anladı Yağmur.

"Bir şeyim yok. Sıcaktan oldu galiba, çok sıcak havalarda oluyor." Kimse onun dediklerine inanmıyor gibiydi ama bunu umursamadı. Burnu kanadığı için iyice yorgun düşmüştü. Kolunu kaldırmaya hali yoktu. Zaten genel olarak hastalıktan ötürü hareketleri kısıtlı oluyordu. Yine de artık daha fazla kalmak istemiyordu. Ne halde olursa olsun gidecekti oradan.

"Gitsem iyi olacak. Hoşça kalın."

"Seni ben bırakacağım bekle." Diye oturttu onu Berkan.

Berkan'ın bu teklifi Barış'ı mutlu etti. İçindeki korkuyu bastıramıyordu, utanmasa kendisi kızın koluna yapışacaktı seni ben eve bırakacağım diye. Tek başına eve gidebilecek durumda değil gibiydi.

"Berkan gerek yok. Hem sen şimdi duş falan da alırsın, bekleyemem ben. Gideyim."

"Evde alırım duşumu, seni ben bırakırım." Dedi tekrar itiraz istemeyen bir ses tonuyla.

Barış hariç diğerleriyle vedalaştı. Barış yüzüne bile bakmıyordu zaten. Bu durumu umursamayacak kadar bir acı vardı bedeninde. Bazı zamanlar hastalık bu şekilde vücudunu çepeçevre sarıyordu. Ağlaması hala devam ediyordu. Diğerleri bu ağlayışı Barış için sansa da o canı acıdığı için ağlıyordu. Berkan onu eve getirene kadar sorular sormuştu, kıza ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ama neyse ki Yağmur pot kırmamıştı. Evin önünde durduklarında Berkan tekrar döndü ona.

"Yağmur..." dedi kızın bembeyaz yüzüne bakarken. "Sen benim kardeşimsin. Bir sıkıntın varsa benimle paylaşabilirsin."

"Bırak bunları Berkan. Yoktunuz, şimdi de olmayın. Barış'ı seçmenize kızmıyorum. Sonuçta onun sayesinde tanıştık. Ama yine de bir kere olsun aramanızı beklerdim. Yapayalnız kaldım."

"Sen ne desen haklsın. O zaman bir tercih yapmak zorunda hissettik kendimizi ama bunu isteyen Barış değildi. Sadece-,"

"Neyse Berkan. Bunları konuşmak için çok geç." Dedi net bir şekilde. "Lütfen artık görüşmeyelim. Aslı da dahil olmak üzere hiçbirinizi istemiyorum hayatımda."

Yana YakılaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin