17. Bölüm

690 72 2
                                    


2024 yılı, İstanbul

Seyhan zehrini kusup evden çıkarken Yağmur ağlıyordu. Duyduklarını sindirmesi hiç de kolay olmayacaktı. Hatta sindiremeyecekti de. Aklının her zaman bir köşesinde olan ama kendisine asla itiraf edemediği o gerçekler bir tokat gibi çarpılmıştı yüzüne Seyhan tarafından. Haklıydı. Acınacak haldeydi, Barış ona sadece acıyordu. Görmezden geldiği bu gerçekleri bir başkasından duymak canını çok acıtmıştı ve uyuduğu rüyadan uyanmasını sağlamıştı.

"Yağmur Hanım, lütfen ağlamayın. Çaresiz hissediyorum kendimi." Dedi Asuman Hanım. Az önce evden çıkan kadının dediklerine katılmıyordu. Her şeyden önce Barış, Yağmur'a aşkla bakıyordu. Bunu gözleriyle görmüştü. Bu hayatta karısını daha çok seven başka bir adam tanımamıştı hatta.

Genç kız odaya çıkmak için ayaklandığında Asuman Hanım onu durdurdu.

"Efendim kahvaltı etmediniz daha."

"Etmeyeceğim kahvaltı falan." Dedi hiddetle. "Sakın ama sakın beni rahatsız etme." Deyip yukarı çıktı. Asuman Hanım ise yine de biraz sonra tekrar gider ikna etmeye çalışırım düşüncesiyle peşinden gitmedi. Zira kız şu an çok sinirliydi, sinirinin geçmesini beklemek istiyordu.

Yağmur kendi odasına gitmeden Barış'ın odasına gitti. Neden hala yaşamak için savaşıyordu ki? Madem ki Barış ona acıyordu bir an evvel onu kendisinden kurtarsa iyi olurdu. Barış'ın banyosundaki dolaptan adamın ara ara tıraş olmak için kullandığı jiletlerden birini aldı. Ardından kendi odasındaki banyoya geçip küveti suyla doldurdu.

Bir an bile tereddüt etmedi bunları yaparken. Gerçekten yaşamak istemiyordu. Barış'ın o öldükten sonra yaşayacakları bile umrunda değildi. İstediği tek şey bir an evvel bu dünyadan kaçıp gitmekti.

Kıyafetlerini çıkarmadan girdi küvetin içine. Önce sağ bileğine bastırdı jileti, derin bir kesik olduğunda kolundan kanlar oluk oluk akmaya başladı. Öbür bileğine bastırmaya çalıştığında zorlandı ve çok az kesebildi ama bilinci yavaştan giderken sonsuz bir uykuya uyudu.

Kahvaltıyı hazır eden Asuman Hanım çekinse de geldi Yağmur'un odasına. Birkaç defa kapıyı tıklatmasına rağmen ses vermeyince içeri girmek zorunda kaldı. Oda boştu. Çıkıp başka bir odaya bakacakken açık banyo kapısından kafasını uzattı ve küvetin içinde kanlar içinde yatan Yağmur'u görünce bastı çığlığı. Bir anlığına eli ayağına dolansa da hemen Barış'ı aradı.

"Barış Bey..." dedi ama kekelemekten devamını getiremiyordu.

"Bir problem mi var?" Dedi Barış da oldukça telaşlı bir sesle.

"Barış Bey, Yağmur Hanım..." Gözünün önündeki manzara konuşmasını engelliyordu sanki.

"Bir şey söyle!" Dedi Barış bağırarak. "Yağmur'a bir şey mi oldu?"

Bu arada çoktan arabasına atlamıştı bile. Zaten eve çok yakındı.

"Efendim bileklerini kesmiş, her yer kan."

Genç adam aklını kaçıracak gibi hissetti. Az daha arabayı şarampole vuracaktı. Güçlükle kurtardı direksiyonu.

"Ne diyorsun sen? Ne demek kesmiş? Sen nerdeydin?"

Asuman Hanım konuşacak gücü kendisinde bulamıyordu ama Barış'ın sinirli sesinden çok korktu.

"Ben... Kahvaltı hazırlıyordum."

Bir şey demeden kapattı telefonu. Müthiş bir hızla eve ulaştı.

Bu sırada Asuman Hanım şoktan çıkıp Yağmur'u küvetten çıkarmıştı. Bulduğu havluları kızın bileğine bastırdı. Sağ bileğindeki kesik daha büyüktü.

Yana YakılaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin