BİRAYAlarmımın sinir bozucu sesiyle gözlerimi açtım. Telefonuma uzanıp alarmı kapattım. Başım çatlıyordu. Saate baktığımda yedi olduğunu gördüm. Bir rahat yoktu bana. Yatakta döndüğümde her tarafa yayılmış kızıl buklelerle karşılaştım. Defne bende kalmıştı demek ki.
Defne'ye yaklaşıp kolunu dürttüm.
"Defne uyan." Kolunu çekip umursamadan uyumaya devam etti.
"Kalk Defne." Yeniden dürttüm. Beni yine umursamadı. Şu kızın uykusu beni bitirecekti.
"Defne kalksana ya." Dedim. Bu sefer kalktı. Kızgın kızgın bana bakıyordu. İstemsizce güldüm. Kaşları daha da çatıldı.
"Sabah sabah derdine ne oldu da beni kaldırdın. Hayır kendin uyuyamıyorsan bari uyuyana biraz saygı göster." Ağzını şu aygırı kadar açarak esnedi. Sevimli şey.
"Huysuz. Surat asmaya devam edersen bu yaşta kırışıklıkların oluşacak." Dedim.
Hemen ifadesini düzeltti. "Tamam."
Dünü hatırlamaya çalıştım. Ama üçüncü turdan sonrasını hatırlamıyordum. Kıyafetlerimi kokladığımda leş gibi içki koktuğumu farkettim. Dünkü kıyafetlerle uyumuştum. Defne çoktan kendine kahve yapıyordu.
"Defne, Göktüğ'nun doğum günü nasıldı? Ben sanırım içkiyi fazla kaçırmışım."
Defne yanıma gelip bir bardak kahve uzattı. "Sen sarkoş olduğun için hatırlamazsın tabii. Sen içki almaya gittiğinde gelmediğin için sana bakmaya geldim. Ama yoktun. Dedim bu salak tuvalete gitmiştir. Ondan sana bakmaya geldim. Birde ne göreyim yakışıklı bir adamın kollarındasın. Gerçekten yakışılıydı. Yunan tanrısı gibi vücudü vardı. Kolunu beline sarmıştı ve yere düşmemen için sana destek oluyordu. Uzaktan bile körkütük sarhoş olduğun belliydi. Yanınıza gelip seni tuttuğu için adama teşekkür ettim. Ama sen adama bakmadın bile. Yüzün bembeyazdı kusacak gibiydin bende seni tuvalete götürdüm. O sırada sende birini öldürmekten bahsediyordun. Ayrıntıları hatırlamıyorum. Bende çakır keyiftim biraz. Tuvalet işini gördükten sonra çocukların yanına döndük. Pasta falan kestik ama sen pek kendinde değildin. Sorduğumda da cevap vermiyordun. O yüzden erken ayrıldık. Eve gelince de pardon ama camış gibi uyudun."
"Ne?" Yüzümdeki kanın çekildiğini hissettim. Defne anlatınca herşey yerine oturmaya başladı. Onu görmüştüm. Beni öldüren celladı. "Siktir."
"Ne oldu Biray?"dedi Defne.
"Onu gördüm Defne."
"Kimi?" Ona söyleyemezdim. İçimden bir ses ona söyleme diye fısıldıyordu. Ama söylemek zorundaydım o benim en iyi arkadaşım ve beni anlayan sayılı kişilerdendi. Ama ona söylemek onu tehlikeye atarbilirdi. Sikerler böyle işi ne yapacaktım.
"Biray? İyi misin?"
"İyiyim sadece birşey hatırladım. Eski bir arkadaşımı gördüm. Beni öyle görmesini istemezdim. Neyse önemli değil. E bugün için planların neler?" Gülümsemeye çalıştım. Konuyu geçiştirip sonra da değiştirdiğimin gayet farkındaydı. Bakışlarından anlayabiliyordum.
"Bu konu burada kapanmadı Biray. Sadece erteliyoruz ona göre. Bugünkü planıma gelince planım uyumak. Uyanınca da netflix izlemek. Ve dondurma yemek. Ve hepsini seninle yapmak. Planım bu. Bu arada buzdolabında dondurma var mı?"
Güldüm. "Fazlasıyla. Senin için stok yapıyorum." Gülse de onunla konuşmadığım için kırıldığını görebiliyordum. Ne kadar saklamaya çalışsa da onu tanıyordum. Ama onun iyiliği içindi.