BİRAYKaiden'e teşekkür edip odasından çıktım. Geldiğim koridordan dönüp kapıdan çıktım. Mekan şimdi daha kalabalıktı sanki. Tam çıkışa ilerliyordum ki koluma yapışan elle duraksadım. Sanırım koldan tutup çekmek alışkanlıktı buralarda.
Tek fark bu el ojeli uzun tırnaklarını geçirerek tutuyordu. Elin sahibine baktığımda 25-30 yaşlarında bir kadın gördüm. Platin sarısı saçları, pembe mini elbisesi ve yüksek topuklu ayakkabıları ile barbie nin hayat bulmuş hali gibi görünüyordu. Gözleri maviydi ama lens oldukları belliydi tıpkı saçları gibi sahteydi. Yüzünde ağır bir makyaj vardı.
Ben onu incelerken o da beni süzüyordu. Yüzünde sinsi ve tiksinti dolu bir gülümseme belirdi. Konuşmaya başladı.
"Seni küçük fahişe benim bebeğim sana nasıl baktı merak ediyorum. Söyle bana onu hangi yöntemlerle baştan çıkarttın?"
Yüzümü buruşturdum. Bu nasıl ses tonuydu böyle. Üstelik bu cadı neden bahsediyordu? Tanrım Kaiden'den bahsediyor olamazdı değil mi? Ah tabii ki ondan bahsediyordu.
"Ne diyorsun be kimseyi baştan çıkartmadım ben onu anca sen yaparsın gibi."
Güldü "Salağa yatıyorsun demek yemezler kızım kimi kandırıyorsun sen."
Çattık ya. Derin bir nefes aldım. Moralim bozuktu bir an önce eve gidip dinlenmek istiyordum. "Bak deli misin nesin bilmiyorum ama çekilmezsen yolumdan olacaklardan ben sorumlu değilim."
Kolumu çekmeye çalıştım. Ben kolumu çekmeye çalıştıkça tırnaklarını daha derine batırdı. Siktir. Kanatacaktı.
"Bıraksana lan kolumu."
"Bırakmıyorum. Sen kendini ne zannediyorsun. Burada benim kurallarım geçer anladın mı? Ve hesap vermeden hiçbir yere gidemezsin."
Kahkaha attım. Neyin kafasını yaşıyordu bu sürtük. Birkaç kişinin etrafımıza toplandığını gördüm.
"Kusura bakma ama bir an önce evime gidip uyumak istiyorum. Malum epey yoruldum. Kaiden'e gelince benim hiçbirşey yapmama gerek kalmadı canım beni içeri davet eden kendisiydi ve güzel dakikalar geçirdik beraber. Yani seni değil de beni istediği için onu suçlayamayız değil mi?"
Ben ve benim pembe yalanlarım. Kavga istiyorsa öyle olsundu. Ezici bakışlarım üzerinde gezindi. Boynu kıpkırmızı olmuştu. Muhtemelen yüzü de öyleydi ama yoğun makyajından belli olmuyordu. Şu an yangına körükle gittiğimin farkındaydım. Ama kendisi başlatmıştı ve ben şımarık bebelerden nefret ederdim. Biraz eğlenmekten zarar gelmezdi. Çenesi kasılmıştı sıkmaktan. Doğruya biraz yalan katıp vermekte üstüme yoktu.
Kısık sesle kıkırdadım. "Ay canım şaka yapıyorum sadece sende amma da alıngan çıktın. Bu kadar ciddi olma kızardın biraz. Ama yani güven probleminin olması normal zaten böyleyken. Şimdiki erkekler doğal seviyor. Bende bebeğine küçük bir hatırlatma yaptım. Senden sıkılırsa diye."
Tüh yine tutamamıştım dilimi. Valla kendi sonumu getirecektim yakında. Karşımdaki kadın kızarma evresini geçip bozarmaya başlamıştı. Benden bunları duymayı beklemediği belliydi. Şimdi farkettim de mekanı neredeyse çeyreği etrafımıza toplanmıştı.
Ne yapıyordum ben? Hiçbir zaman bir adam için hemcinsimi aşağılamamıştım. Ama şuan yapmıştım hemde bende hiçbir değeri olmayan bir adam için. Kötülük damarlarım tutmuştu galiba. Ya da bu kızı gözüm tutmamıştı.
Ben düşüncelere dalmışken fısıldaşmalar ile ana geri döndüm. Doğru ya az önce birini herkesin içinde yerin dibine sokmuştum. Ve o kişi beni öldürmek ister gibi bakıyordu. İster istemez gülümsedim.
Belayı çektiğimi şöylemiş miydim? Düşündüm de belayı çekmiyordum belanın ayaklı versiyonuydum.
Anlaşılan benim gülümsemem bardağı taşıran son damla olmuştu. Ama ne yapalım böyle bir yapım vardı. Kadın bir anda saçlarıma yapıştığında neye uğradığımı şaşırdım.
"Seni küçük orospu. Benden daha iyisin öyle mi? Bak bakalım kim daha iyi."
Saçlarımı öyle bir çekti ki kel kalacağımdan neredeyse emindim.
Arkama hafifçe döndüm ve bende onun saçlarını tuttum. Tüm gücümle çekmemle bir çığlık attı. Bu sırada bende saçımı bırakması için ona dönüp yüzüne sert bir tokat attım. Tokatımın etkisiyle biraz sendeledi. Bunu fırsat bilip saçlarımı elinden kurtardım. Biray artık özgür.(dobby'e atıf)
Bende ellerimi saçlarından çektim. Ama elimde platin rengi bir saç yumağı kalmıştı. Yazık.
Bana doğru gelen bedenle bu çük beyinlinin akıllanmadığı belli oldu. Kavgayı uzatmak istiyordu. Dayak istiyordu canı.
Bana vurmak için kaldırdığı elinden kılpayı kurtuldum. Bu iş fazla uzamıştı. Ona doğru ilerleyip üzerine çıkmaya çalışıp saçlarına asıldım. İkimizin de ağırlığıyla yere yığıldık. Ben üstte o altta kaldı. Şans benden yanaydı. Sonra şaşkınlığımdan yaralanıp bana bir tokat attı. Küfürler savurdum. Ve yüzüne bir yumruk savurdum. Acıyla inledi. Şakağı şimdiden morarmıştı. Acaba aynı yere vursam ne renk olurdu. Yapan kişi ben olmasaydım belki ona birazcık acıyabilirdim. Bu sefer gözüme kulaklarının ne kadar narin gözüktüğü takıldı. Kulaklarından tutup çektim. Beni üzerinden itmeye çalışıp debeleniyordu. Kulaklarını bırakıp bir tokat daha attım. Baya sertti sanırım ki dudakları titredi. Gözleri nefretle doluydu ve yaşlar akıyordu. Tam ona bir tokat daha atacaktım ki birileri beni çekmeye çalıştı. Küçük orospu bundan yaralanıp yüzüme sert bir tokat attı. Ağzıma metalik bir tat doldu.
"Beyinsiz gerzek." Dedim.
Beni çekmeye çalışan ellerden kurtulup yeniden yumruk attım suratına. Tam şakağına geldi. Sanırım bütün botokslarını mahvetmiştim. Bir yumruk daha geçirdim. Sonra bir yumruk daha. Sonra bir daha.
Bir süre sonra güçlü kollar beni tutup havaya kaldırdı. O kadar güçlüydü ki ne olduğunu anlayamadan havadaydım.
"Yeter, kızın pestilini çıkardın bela torbası." Dedi yabancı. Bu da kimdi?
"İyi ki sana dövüşme fırsatı vermemişim. Halim yaş olurmuş yoksa." Diye devam etti yabancı. Bense dediklerinin anlamaya çalışıyordum.
Koca bir siktir.
Devam edecek...
Yeni bölümü nasıl buldunuz? Yorumlarınız bekliyorum. Fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın. Neden bilmiyorum ama bu bölüm hiç içime sinmedi. Yıldıza basmayı unutmayın. Yaklaşık 115 kişi okumuş ama sadece 17 oy var. Ne kadar az oy varsa o kadar moralim düşüyor. Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın. Seviliyorsunuz. ❤
04/10/24 🥀