BİRAYİnsan bir anda gerçeklikle hayal arasında sıkıştığında ne mi olur? Kendini hiç görmediği, bilmediği, ait olmadığı bir yerde bulur.
Şu anda kendimi tam olarak böyle hissediyordum, gerçeklikle hayal arasında sıkışmış.
Böyle hissetmenin ana nedeni ise kendimi bir anda büyüleyici ve fantastik bir evrenden fırlamış gibi görünen bu ormanda uyanmam. Ayrıca burası epey ürkütücü görünüyordü.
Beynim şuan burada ne yaptığımı ve nasıl geldiğimi hatırlamaya çalışıyordu.
Ama sadece ismimi hatırlıyordum. Kendimi Labirent film serisinden fırlamış gibi hissediyorum.
Ben düşüncelere dalmışken kulağıma garip bir fısıltı ulaştı. Bu sayede girdiğim transtan çıktım ve ayağa fırladım. Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışarak etrafımda döndüm. Kimse yoktu. Kimse. Hayvan sesleri veya hafif bir esinti bile. Yemyeşil orman ve çiçekler dışında hiçbirşey yoktu. Ürkütücü lafını geri alıyorum burası korku filminden fırlamış gibi görünüyordu. Çok durgundu sanki bir şeyi bekliyormuş gibi.
Sanırım aklımı kaçırıyorum. Ahh! Bu bir rüyaydı! Şimdi herşey yerine oturdu. Bu yüzden hiçbirşey hatırlamıyordum. Birazdan uyanacaktım. Bir ağaca yaslandım ve beklemeye başladım. Uyanacağım...
Bana ne oluyordu böyle? Yaklaşık bir saat oturduktan sonra ayağa kalktım. Nasıl böyle birşey mümkün olabilirdi. Eğer rüya olsaydı uyanırdım. Ayrıca canım yanmazdı. Evet. Kendime en az yirmi kez çimdik atmıştım. Gayet de acıyı hissedebiliyordum. Ayrıca her şey fazla gerçekti rüya olamazdı.
Buradan hemen çıkmam gerekiyordu. Yakında güneş batacak her yer karanlığa gömülecekti. Yırtıcı hayvan olmasa bile yerde uyuyamazdım. Ya fazla soğuk olursa ya da benim gibi biri gelirse ve bana zarar verirse. Hemen bu şaçma düşünceyi kafamdan attım. İlk yapacağım şey yardım istemek olurdu. Korkmak değil.
Ayağa kalktım. Daha doğrusu ayaklarımın üzerinde debelendim. Uyuşmuş vücudum benden bağımsız hareket ediyordu. Ağaca yaslandım. Ağaçlar gür ve canlıydı. Vücudum alışınca yürümeye başladım. Ağaçların arasından ilerlemeye başladım.
Yaklaşık yarım kilometre yürüdükten sonra yeniden garip fısıltılar duymaya başladım. Bu sefer fısıltılar daha yoğun ve daha güçlüydu. Bunu yapan kimse onu cin olup çarpmak istiyordum.
Etrafımda döndüm. Ama kimse yoktu. Cidden deliriyordum. Ve sinirlenmiştim. Fısıltıların sesleri daha da yükseldi. Muhtemelen birisi bana eşşek şakası yapıyordu. Bu düşünce beni daha çok sinirlendirdi. Zaten gerilmiş olan sinirlerim tamamen kontrolden çıktı. Kızgın bir sesle mırıldandım.
"Benimle taşak mı geçiyorsunuz?"
Ses bir anda durdu. Sessizlik gittikçe uzadı. Tamam bu daha uğursuz geliyordu. Bende yürümeye devam ettim.
Ama sonra birşey beni durdurdu. Çünkü bir ses daha duydum ama bu sefer fısıltı değil daha yüksek daha anlaşılırdı. Evet bu ses kesinlikle daha anlaşılır ve anlamlıydı ama çok uzaktaydı, insanlardan geliyordu. Ya da farklı yaratıklardan. Kulaklarımın daha duyarlı olduğunu farkettim. Buradaki herşey farklıydı ya uzaylılar varsa burada. Bu düşünceyi kafamdan çıkardım. Şansımı denemek zorundaydım.
Arkamda bir yerden çatırtı sesi duydum. Bu çatırtıyı temkinli ama hızlı adımlar takip etti. Arkamı döndüğümde karşımda neredeyse benim kadar büyük bir kurt olduğunu gördüm. Siktir. Ürkütücü olansa kar beyazı kürkü ve keskin sivri dişleriydi. Yanlış mı görmüştüm yoksa gözleri altın sarısı mıydı. Sıçmıştım. Sanki değerlendiriyormuş gibi bana odaklandı. Boğazından hırıltılı bir ses çıkardı ve bana doğru gelmeye başladı. Cidden sıçmıştım.