Boğulmuş Ruhlar

207 18 7
                                    

X: Herkes kendi karanlığında boğulur. Belki biz de, fark etmeden çoktan boğulduk....

Y: Karanlık bizi yavaşça içine çeker, değil mi? Farkında olmadan derinlere ineriz, çırpınmayı bıraktığımızda her şey çoktan bitmiştir belki de.

X:Ama bazen o kadar uzun süre karanlıkta kalırız ki, ışık olsa bile onu görmek istemeyiz. Korkarız, belki de yeniden umut etmekten yorulmuşuzdur.

Y:Yorulmak... evet, umut etmekten yorulmak. Asıl yük bu galiba. Ama yine de bir şey var içimde, diyor ki; belki bu kez farklı olur....

X:Ya farklı olmazsa? Ya bu boğulma sonsuzsa?

Y:O zaman belki de boğulmayı öğrenmeliyiz, yüzmeyi değil. Kendi karanlığımızla barışmak... İşte asıl savaş bu olabilir....

X:Karanlıkla barışmak mı? Belki de... Belki de haklısın. Çünkü ondan kaçmak sadece daha fazla derinleştiriyor bu boşluğu....
...................

Neslihan, odasında derin bir nefes alarak gözlerini kapadı. Güven'in söyledikleri zihninde yankılanıyordu. Onun öfkesindeki karmaşayı hissedebilmişti; bu sadece kontrol etme isteği değil, belki de bir tür korkuydu. Ama bu korkunun kaynağı neydi? Neslihan bunu çözmek için çaba harcıyor, ama her düşüncesinde daha da derin bir boşluğa düşüyordu. Güven'le yaşadıkları onun içinde hiç kapanmayan yaralar açıyordu.

Bir yandan, kendi özgürlüğünü savunma ihtiyacı onu köşeye sıkıştırıyordu. Diğer yandan, Güven'in hayatında ve ruhunda kendine açtığı bu karanlık koridorda kaybolmuş hissediyordu. Bu durumun ne kadar sürdüğünü bilmiyordu, ama karanlık gittikçe daha çekici gelmeye başlıyordu.

Kendi karanlığında boğulmaya başlamış olabilir miydi?

---

Güven oturma odasında hala ayakta, ellerini yumruk yapmış bir şekilde düşüncelerinin karmaşasıyla boğuşuyordu. Neslihan'ın tehlikeye atılma ihtimali onu çileden çıkarıyordu, ama bu öfkenin altında başka bir şey vardı: Korku. Neslihan'ı gerçekten kaybedeceğinden korkuyordu. Hem intikam hem de kontrol üzerine kurduğu bu oyunun çoktan başka bir şeye dönüştüğünü biliyordu.

Ama neden bunu itiraf edemiyordu? Neden Neslihan'a karşı böylesine zıt duygularla doluydu?

Bir şeyleri kaybetmekten, derin karanlığında boğulmaktan korkuyordu. Ama kendine bile kabul ettiremediği bu duygular, her geçen gün onu daha da çılgına çeviriyordu. Belki de, boğulmayı kabul etmek zorundaydı.

Güven: (kendi kendine) Neslihan'ı kaybetmekten mi korkuyorum gerçekten?

Cevap net değildi, ama içindeki çatışma hiç olmadığı kadar gerçekti.
....................

Düşüncelerinde kaybolurken telefonunun çaldığını duydu. Arayan Orhan'dı. Güven'in dişleri sıkıldı. Bu adam hâlâ Neslihan'ın peşindeydi. Telefonu titreyen elleriyle açtı.

Orhan:Nasılsın Güven? Bugün güzel bir kahve sohbeti oldu, Neslihan çok hoş bir kadın, gerçekten senin kadar kaba bir adama layık değil.

Güven'in öfkeyle dolan gözleri karardı. Orhan alaycı bir şekilde konuşuyordu, adeta onu kışkırtıyordu. Telefonun diğer ucundaki adamın gülüşü, Güven'in damarlarında dolaşan öfkeyi daha da yoğunlaştırdı.

Güven: Neslihan'dan uzak dur dedim sana...

Orhan: Yoksa ne yapacaksın? Bana saldıracak mısın, zavallı adam? Bugün kahvede bana yumruk attığında ne kadar aciz göründüğünü fark etmedin mi? Artık zamanı geldi. Gel bakalım, biraz yüz yüze konuşalım. Cesaretin varsa tabii.

Kanla Yazılan Bir Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin