9

1.6K 120 103
                                    


İğrenç bir dört gün geçiriyordum. Yirmi dört yaşımın en kötü dört günüydü hatta. Daha da kötü olmasını sağlayan leş gibi hasta oluşumdu. Mental olarak ne kadar kötüysem fiziksel olarak da o kadar berbattım. Üstüne üstlük regliydim. Her şey bu dört günü beklemiş gibiydi.

Geçtiğimiz günlerde New York'tan dönen ünlü fotoğrafçı Devin Ergin, bildiğiniz üzere Galatasaray'ın yeni sezon forma çekimlerini yaptı. Sevgili Devin'in yaptığı çekimler sırasında Icardi ile samimi görüntü vermesi ve bu görüntülerde oldukça eğlenmeleri gözden kaçmadı. Asıl akılları karıştıran Icardi'nin eşi Wanda Nara'nın yaptığı boşanma açıklamasıydı. Böylesine aşık çiftin arasına giren kadın Devin Ergin mi diye düşünmeden edemedik. Bu hikayedeki 'öteki kadın' ünvanını almış bulunmakta. Devin Ergin'in İstanbul'a Icardi için geldiği de kafalarda soru işareti olarak dolanıyor.

Mehmet Akif Yaman.

Dört gündür milyon kere okuduğum haber başlığını tekrar okudum. Hayır bir de benim okuduğum özetiydi. Ancak Mehmet Akif Yaman bunu sayfalarca o kadar iyi yazmıştı ki ben bile İstanbul'a Icardi için geldiğime inanmıştım. Kalemini tebrik ediyordum gerçekten.

Sinirle telefonu yastığın altına koyarak derin bir nefes almıştım. Bu olay sana patlar derken Mehmet abinin bu kadar ileriye gideceğini asla tahmin etmiyordum. Sonuç olarak birazcık acıma olurdu. İnsanlık hâlâ devam ediyordu. İki yüzlü olduğunu bilirdim ancak bu kadar olduğunu ve böylesine acımasız bir haberci olduğundan haberim yoktu. En azından bana ders olmuştu.

Ayrıca Icardi ile samimi bir poz verdiğim falan da yoktu. Kendisinin çekimini yaparken tam fotoğrafı çektiğim anda hapşurduğundan ortaya çok komik bir görsel çıkmıştı. Ben de gülerek onu yanıma, bakması için çağırdığımda fotoğrafa gülmüştük ve bitmişti. Takımın kendi kanalında böyle bir görüntü vermemiz insanlar için normal gelirken birden Mehmet abinin yaptığı haber ile linç üstüne linç yemeye başlamıştım. Hayır yani üçüncü bir kişi görüşünü belli edince neden hemen taraf değiştiriyordunuz ki?

Koray ise dört gün boyunca sürekli yanıma gelmiş elinden geldiğince yardım etmişti. Hatta avukat tanıdığı olduğunu istersem Mehmet abiye dava açabileceğimi de söylemişti. Adamın şartını kabul eden bendim, dava açsam ne değişirdi ki?

Ben mutsuz bir halde tavanı seyrederken çalan zil ile yerimde yavaşça doğruldum. Başımın ağrısını umursamadan ayağa kalktım ve kimin geldiğine bile bakmadan kapıyı açtım.

Barış.

Kapıdan kovuyordum bacadan giriyordu resmen.

Beni baştan aşağı süzdü. Hoşuna gidecek bir halde değildim paşamızın. Siyah bir tayt ve kazak ile günlerimi sürdürüyordum.

"Müsait misin?" dedi yavaşça.

Kafa salladım, "Tabii gel." kısılan sesim ile konuşmamla kaşlarını çatarak bana döndü.

"İyi misin sen?" içeriye girerken kafasındaki şapkayı çıkardı ve saçlarını düzeltti.

"Hastayım, pek yaklaşma." dedim sadece.

Elini ileriye uzatarak tersini alnıma koydu. Açıkçası böylesine tatlı bir temasını beklemiyordum.

Yüzü buruştu, "Kızım sen yanıyorsun! Git soğuk bir duş al. Giymişsin kalın kazağını da havale mi geçirmek istiyorsun?"

Correlate • Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin