14

109 16 17
                                    

Yorgun beyni artık düşünmekten ve acıdan iflas edecek dereceye gelse de, oturduğu yerden kalkmak bile istemedi. Saat kaç olmuş ya da ne kadar zaman geçmişti bilmiyordu. Tek odağı karşısında baygın şekilde yatan oğlan ve hala dilinden dökülen sayıklama şeklindeki sızlanışıydı. Ona baktıkça sızlayan kalbi ve dolan gözleri ise Turgay'ı perişan ediyordu. Üstüne bulaşan kanları silebildiği kadar silmiş olsa da hala duruyordu.

Ama Turgay hala anlamıyordu. Bir insanı böylesine sevmek nasıl mümkün olabilirdi. Kerem ve Güney'in aşkına bir yıldır şahit olsa da anlamak çok zordu. Onun boş koridorları inleten acı dolu feryatları kulağında çınlarken yine gözleri dolmaya başladı. Oğlana sıkı sıkı sarılışı, bırakmamak için verdiği çabası ve bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlaması Turgay'ı çok etkilemişti.

Ama Kerem kendini kaybettiği için de çözümü ilaçla onu uyutmakta bulmuştu. Çünkü biliyordu ki Kerem hiç düşünmeden sevdiği oğlanla birlikte gidecekti. Keşke hiç böyle olmasaydı ama hayat kimleri ellerinden almamıştı ki. Kim bilir daha kimlerin aşkları yarım kalmış ve aileleri yok olup gitmişti. Kerem de alışacaktı. Başka türlüsü olmazdı.

"Güney..gitme"

Karşısında uyuyan oğlan ilaca rağmen yine sayıklamaya başladığında, Turgay derin ve acılı bir nefes aldı. Uyandığı zaman ne olacaktı bilmiyordu ve korkuyordu. Bayılttığı için kendisine mutlaka kızacaktı ama başka ne yapabilirdi. Bu acılı adamı zaptetmek zordu ve ikisi için de en doğru olanı yapmıştı.

"Alışacaksın kardeşim. Güney böyle olmasını isterdi eminim. Hepsi bir gün geçecek" Diye mırıldandı. Kendisi bile onun toparlanmayacağını biliyor olsa da böyle ikna olmak istedi. Aksi halde Kerem de o güzel oğlan gibi yok olup gidecekti.

Artık oturmaktan sızlayan kemikleri yüzünden şeklini değiştirirken duyduğu ayak sesleri ile yavaşça başını kapıya çevirdi. Üçüncü kata kardeşi dışında gelen giden yoktu ve onun olduğunu biliyordu. Turan da ağlamaktan yorgun düştüğü için uyumaya yollamıştı ama yatmazdı biliyordu. Güney sadece Kerem'in değil, onların da kalbini kazanmıştı.

İçeri giren perişan oğlanı gördüğünde ise yorgunca nefesini dışarı verdi. Gözleri kıpkırmızı olmuştu ve fazla kötü görünüyordu. Ona gidip uyumasını söylemek için dudaklarını araladığında ise arkasından içeri giren kadını görünce bir an kaşları çatıldı. Saatlerdir aklına gelmemiş olsa da onlara olan öfkesi göğsünde duruyordu.

Seda da Turan gibi ağlamış görünse de sinirle ayağa fırladı. Bu insanlarla artık konuşacak tek bir sözü yoktu.

"Niye geldi bu kadın buraya. Turan beni delirtme yolla şunu hemen" dedi öfkeyle. Ama Seda ona çekingen şekilde bakarken kardeşi ikisinin arasına girdi.

"Abi..Seda ablanın ne suçu var. Hem bana da haber veren oydu. Söyledim sana. Güney abime saldırdıklarını görünce bizim odaya koşmuş hemen. Kızma ona"

Kardeşi acele acele açıklama yaparken Turgay öfkeyle burnundan soludu. Hiç birine artık güvenmezdi. Ne Namık amcası, ne de Güney'in çok sevdiği Narin teyzesi yoktu. Onu öylece kaderine terk eden insanlar Turgay için ölmüştü.

"Ulan..o çocuk dakikalarca bağırmış be...dakikalarca. Hiç mi biri de çıkıp yardım etmedi. Yazıklar olsun sana da onlara da. Defol git yoksa elimden kaza çıkacak bak. Bir daha bu kata gelmeyeceksin. Kardeşimden de uzak dur" dedi öfkeyle.

Ama Seda inadına yapar gibi yanına yaklaşıp kolunu tuttu. Yüzünde acı vardı. Sanki o da saatlerdir ağlıyordu ama ağlamak bir şeye yaramıyordu. Artık Güney olmayacaktı.

"Haklısın.. ama ben ne yapayım Turgay. Zaten karnım burnumda hangisine karşı koyacaktım. Güney'in sesini duyduğum gibi koşturdum hemen. Sizin odaya geldim seslenmek için. Başka ne yapacağımı da bilemedim. Tek kendim olsam vallahi düşünmezdim de bebeğim için korktum. Nasıl onu ölüme götüreyim sen söyle. Güney benim kardeşim gibiydi. Keşke elimden daha çoğu gelseydi ama olmadı işte. Elimden gelen tek şey size haber vermekti"

BİR ZOMBİ HİKAYESİ (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin