Birkaç hafta sonra
Bugün Ege'nin doğum günüydü ve öğrendiğim kadarıyla bunu bir kafede kutlayacaklardı.
Tahmin edebileceğiniz gibi, bunu öğrenmem zor olmadı. Sonuçta ben bir askerim.
Hayatta olduğumu bildirmek için izin almamın üzerinden uzun zaman geçmişti ama özellikle bugünü bekledim. Bugün en uygun gündü.
Bu süre zarfında zaten genellikle hastanedeydim çünkü sürekli yaralarımla uğraşıyordum.
Ancak hastaneye gidip geldiğim zamanlarda tim çok yardımcı olmuştu.
Artık onlar için sadece bir komutan değildim. Onlar benim için sadece bir tim değildi.
Beni gerçekten şaşırtan şey Alp Arslan'dı. Hareketleri ve tavırları farklıydı ve bu fark..
Bu fark aşk gibiydi. Ancak birbirimizi sevemezdik, beni sevmek ona sadece zarar verirdi.
Ancak hareketleri beni çok şaşırttı. Bazen onu sevebileceğimi hissediyorum, sonra da hayatına asla dahil olmamam gerektiğini düşünüyorum.
Eğer ona karşı hislerim olsaydı, bu bizi kötü etkilerdi. Bunun olmasını istemiyorum.
Yine kendi düşüncelerimde boğulduğumu fark ettiğimde, kendime gelmeye çalıştım.
Kafenin yerini ve saatini bildiğim için hazırlanmaya başladım.
Zaten pek bir şey yapmayacaktım. Yüzümdeki hala solmamış yaraları kapattım ve uzun kollu bir üst giydim.
Altına kumaş pantolon giymeyi tercih ettim. Hava soğumaya başladığı için uzun kollu giymeme kimse aldırmazdı.
Ayakkabı olarak da çok yüksek olmayan bir çift tercih ettim.
Tepkisini çok merak ediyordum. Muhtemelen çok mutlu olurdu. Beni arkamdan intihar etmeye çalışacak kadar seviyordu.
Zaten bunu onunla ayrı ayrı konuşacaktım. Tüm hazırlıklarımı yaptıktan sonra silahımı belime sokup evden çıktım.
Silahım en önemlisiydi. Sonuçta darbenin nereden geleceğini asla bilemezsiniz. Aniden sırtınıza bir kurşun saplanabilir.
Her zamanki gibi bir taksiye bindim Doğum günü kutlaması yarım saattir başlamıştı. Bilerek ortada gitmeyi seçtim.
Yeri söyledim ve arkama yaslandım. Yolu takip etmeye başladım. Bazen böyle düşüncelere daldığımda, tutsak olduğum günleri görürdüm.
Etkisi henüz geçmemişti. Arada sırada irkilir ve korkuyla uyanırdım. Bunların hepsini bir anda atlatamazdım. Yerimde duvar olsa yıkılırdı, taş olsa çatlardı. Hala ayaktayım.
Taksi durduğunda geldiğimizi fark ettim, ücreti ödedim ve taksiden indim. Kafenin kapısını ittim ve içeri girdim.
Ege'nin kapının karşısındaki masada ailesiyle oturduğunu gördüm.
Kapının sesiyle başını kaldırdı ve bize baktı ve gözlerimiz buluştu. Önce gözleri büyüdü, sonra konuşmak ister gibi ağzı açıldı ama sonunda koşarak yanıma geldi ve bana sarıldı.
Bana sarıldığında ben de ona sarıldım ve kokusunu içime çektim. Benden ayrılıp yüzüme baktı.
"Abla, yaşıyor musun? İnanamıyorum, dalga mı geçiyorsun, şu an gerçekten inanamıyorum! Ablam yaşıyor!"
Ona gülümsedim ve konuşmak için ağzımı açmak üzereyken sırtımda bir acı hissettim. Sonra o acı tüm vücuduma yayıldı. Son gördüğüm şey egenin korkuyla bana bakan gözleriydi.
O an en son görmek isteyeceğim şey buydu fakat gözlerim kapanmadan önce son gördüğüm şey buydu.
🤍
Bu bölüm biraz kısaydı ama bu son bu bölüme yakışırdı ahshshd.
Bu yüzden bölümü uzatıp büyüsünü bozmak istemedim.
Hikayenin ortasında dediğim gibi
Kurşun sırtınıza gelebilir.Bu yüzden sizi sırtınızdan vurabilecek insanlardan uzak durun. 🤍