-minhodan-
jeongin ile konuşmamız üzerinden yaklaşık yarım saat geçmişti ve ben yarım saattir tavan ile bakışıyordum. yatakta dört dönmüştüm uyuyamıyordum. iç çekerek ayağa kalktım ve yatmadan önce çıkararak komidine koyduğum kol saatime baktım.
saat üç buçuk civarıydı. göz devirerek saatin yanındaki sigara ve çakmağa uzandım. bugün bir tuhaftım normalde uyurdum. resmen kış uykusune yatardım fakat bugün böyle değişik bir şey olmuştu.
odadan çıkarak merdivenlere ilerledim. merdivenlerden inerken dün kahvaltıda bu merdivende yaşanan olay aklıma geldi. hyunjin'in bayılacak gibi olması hem üzücü hem sinir bozucuydu. jisung'un ise bayılma numarası tam bir fiyasko olduğundan oldukça komikti. resmen iki saniyede duygu karışıklığı yaşamıştım.
fazla kafama takmadan salona vardım. salona bağlı olan balkona çıkarak bir kaç saniye gök yüzü ile bakıştım. yıldızlar vardı ve ben bu yıldızları hyunjin'in gözlerinde görmeyi özlemiştim. sigara paketinden bir dal çıkararak dudaklarım arasına aldım. elim ile bariyer oluşturarak yaktıktan sonra çakmağı gelişi güzel fırlattım. hava hafiften esiyordu. hemde baya soğuk esiyordu. buna rağmen üstümde siyah tişört altımda ince bir gri eşofman vardı.
"minho?"
duyduğum ses ile istem dışı gözlerim büyümüştü fakat hemen geri toparlanmıştım. sigarayı dudaklarımdan kurtararak arkama döndüm. sırıtarak hâlâ vermemiş olduğum sigara dumanını karşımdaki çocuğun yüzüne doğru serbet bıraktım.
hyunjin yüzünü buruşturarak burnunun ucunu hafifçe kaşıdı.
"şunu yapma! sigaradan nefret ediyorum."
"ne kadar zıtız hwang."
hyunjin yanıma gelerek yaslanmış olduğum balkon demirine aynı şekilde yaslandı.
"biliyorum lee."
ve zıt kutuplar birbirini çeker hwang hyunjin.
"bu saatte bu kılık ile bu soğuya sigara içmeye mi çıktın cidden?"
hafifçe kıkırdayarak gözlerimi gök yüzünden çekerek hyunjine çevirdim.
üstünde beyaz bir kazak altında kareli pijama artıdanda bebek mavisi bir hırka.
"eh en azından cingene benzemiyorum."
hyunjin'in sinir olabileceği her şeyi biliyordum ve bilerek onları faaliyet haline getiriyordum.
"sinirlerimle oynama."
iç çekerek kollarını önünde birleştirdi.
"hep böyleydin. söylesene bu sefer neden uyuyamadın lee?"
sigarayı dudağıma götürmek üzere olduğum sırada dona kalmıştım.
"ne?"
hyunjin omuz silkerek dudağını büzdü.
"geceleri sigara içmeye kalktığın zamanlar uyuyamadığın zamanlar oluyor. bilirsin normalde resmen ölü gibi uyursun."
"hah."
ağzımdan istem dışı çıkmıştı bu ses. birbirimiz ile hiç iletişim kurmuyorduk, kurduğumuz zaman ise birbirimize hakaret amaçlı oluyordu. gerçi bu son günler için geçerliydi. o lanet günden sonra.
her ne kadar böyle olsada birbirimizi çok iyi tanıyorduk. bu bir gerçekti.
"sen kahve hazırlamamışsın?"
hyunjin gelen soru ile tek kaşını kaldırdı.
"yo? hazırladım bir kere."
kısık bir kahkaha atarak gülümseyen yüzüm ile hyunjine baktım.