8.Bölüm

103 17 14
                                    

.

.

.

1 hafta sonra

O günün ardından bir hafta geçmişti. Bu bir haftada aslında bir çok şey değişmişti. Seyitlerle iyi anlaşıyordum, daha doğrusu onlar benim peşimden ayrılmıyordu.

Cansel hanım ve Kadir bey...

Doğruyu söylemek gerekirse ilk haftalarda çok ilgili davranmışlardı fakat bu ilginin yavaş yavaş azaldığını düşünüyordum, sadece bana karşı değil oğullarına karşı da ilgisizlerdi. Sürekli iş için başka bir ülkeye gidiyorlardı, bizi haftada bir kere arıyorlardı sadece. Doğru düzgün vakit bile geçiremiyorduk.

Turan ise çok yoğundu, burdaki işlerlerle uğraşıyordu. Ama bize olan ilgisini hissedebiliyordum. Bizim için elinden geleni yapıyordu, okulda yaşanan o olaydan sonra okula gitmiş, müdürle konuşmuştu. O günden sonra okulda birdaha o konu açılmamıştı. Tecavüze uğradığımı sanırım bilmiyordu. Daha gizli tutuyordum.

C

aner de işteydi, çok yoğun olduğu için onu pek görmüyordum, kötü davranmıyordu fakat o kadar yakın da değildi bana karşı.

Serkan sürekli dışardaydı, hep arkadaşlarıyla buluşuyordu. Evde çok olmadığı için bu bir haftada onuda çok görmemiştim.

Okulda yaşanan o olaydan sonra kimse beni okulda rahatsız etmiyordu fakat telefonuma gelen mesajlar beni rahatsız ediyordu.

Gelen mesajların bir kısmı, 'Bir gece geçirelim mi?' Falan oluyordu ve bu beni iğrendiriyordu. Bu mesaj konusundan Kimseye bahsetmemiştim ve bahsetmeyi de düşünmüyordum.

Odamın kapısı açıldığında zar zor düşüncelerimden sıyrıldım ve açılan kapıya baktım. Seyit kapının önünde durmuş bana bakıyordu, "Hadi Lal! Seni bekliyorum iki saattir." Başımı salladım. Bugün Seyitlerle yine o kulübeye gidecektik. Bu fikri Atlas sunmuştu.

Ha! Şunu söylemeyi unuttum. Bir haftadır Çınar ile sık sık mesajlaşıyorduk. Bana küçüklüğümüzden bahsetmişti ve ona bana olan ilgisinin Seyitlere karşı daha farklı olduğundan bahsettiğim de beni şoka sokacak o cümleyi kurmuştu.

'Sen benim ilk aşkımsın, hatırlamıyorsun ama ben sana küçükken aşıktım, seni çok seviyordum ve bu sevgim şimdiye kadar bir kere bile azalmadı. Sen birden yok olduğunda öldüğünü bile düşünmüştük fakat ben senden asla vazgeçmedim.'

Demişti.

Bu söylediği sözlerden sonra gözyaşlarımı tutamamıştım.

"Lal! Hadisene ya!" Seyit'in cırlamasıyla gözlerimi devirdim, sabırsız çocuk!

Aynada son kez kendime baktım. Bugün kendime özen göstermiştim. Üzerime dizlerimin bir karış üzerinde biten beyaz bir elbise giyinmiştim. Saçlarımın iki yanından küçük bir tutam kaparak arkadan taşlı bir tokayla tutturmuştum. Ayakkabı olarak beyaz spor ayakkabılarımı giyinmiştim. Makyaj olarak ise gözlerime rimel sürüp dudaklarıma parlatıcı sürdüm. Yanaklarıma ise pembe bir alnık.

Masanın üzerinde duran siyah el çantamı alıp içine gerekli eşyalarımı koydum ve hızlıca odadan çıktım. Seyit beni kısaca süzdükten sonra kaşlarını çattı, onu umursamadan yanından geçtiğimde söylenmelerini duydum fakat aldırmadım.

Birlikte nihayet evden çıktığımızda yürümeye başladık, neyseki kulübe burdan uzak değildi.

Seyit sessizliği bozarak "İyi misin?" Diye sorduğunda başımı salladım. "İyim." Seyit gülümseyerek başını salladı.

Amiyâne Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin