O rakı gibi bir adamdı ben ise şarap gibi bir kadındım. Ve rakı gibi bir adama şarap gibi bir kadın yakışırdı.
🍷
Dudakları hafifçe yanlara kıvrılarak bana tatminkar bir bakış atarken arka tarafta duran içki bölümüne ilerlemiş ve sol tarafta duran...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🍷🍷
Buse titreyen elleriyle zar zor anahtarı kapının deliğine sokarak kilidi çevirdiğinde kendimizi evimizin güvenli sınırına atabilmiştik. Kapı kapanır kapanmaz göz göze gelmiş ve hızla birbirimize sarılarak kapının önüne çökmüş ve resmen bağıra bağıra ağlamaya başlamıştık. Tüm gece yaşadığımız korkunun acısı tam da şuan çıkıyordu.
Ölümün nefesi ensemizdesoluklanmıştı.
"Özür dilerim Işık, gerçekten özür dilerim. Seni asla oraya gitmek için zorlamamalıydım. Sen haklıydın, o semtte ölebilirdik. Asla... Bir daha asla oraya ayak basmayacağım. Söz veriyorum bir daha asla oraya gitmek istemeyeceğim." Bana daha sıkı sarılarak ağlamaya devam eden arkadaşıma sıkıca sarıldım ve şiddetlenen ağlamamı bastırmaya çalıştım.
İçim yanmıştı, kor sandığım tüm küller yeniden alev almaya başlamıştı.
Buse'nin kurduğu her bir cümle soluk borumda takılı kalmıştı. Bu gece her ne kadar ölümden dönmüş olsak da orada Rakı vardı. O lanet olası adam bana tekrar gel demişken ben nasıl ona itaat ederek tekrar ona gitmezdim? Rakı, içimi kasıp kavuran yangınların yanı sıra içimin sinesine saklanmış onca yılanı da uyandırmıştı. Şimdi tüm o yılanlar Rakı'ya gitmem için beni sarıp sarmalıyor, içten içe bana ruhsal bir baskı uyguluyorlardı.
"Tamam Buse, hadi kalk bir duş alıp yatalım. İkimizin de dinlenmeye ihtiyacı var."
Kafasını sallayarak zar zor ayağa kalkarak odasına ilerleyen Buse'nin arkasından ben de kendi odama girdim. Önce üzerindekileri çıkartarak odanın herhangi bir yerine gelişigüzel fırlattım. İçimde nedenini anlayamadığım bir sinir vardı. Bu sinir tüm gece yaşadıklarım yüzünden miydi yoksa Buse'nin bir daha Şeytan'ın Eti'ne gitmeyeceğini söylediği için miydi anlayamıyordum. Makyaj masasının onunde yüzümü temizledikten sonra banyoya gittim ve iç çamaşırlarımı da çıkartarak kendimi sıcak suya bıraktım.
Gerilen tüm kaslarım sıcak suyun verdiği hisle rahatlamaya başladığı zaman ellerimi ve alnımı banyonun soğuk fayansına dayayarak düşünmeye başladım. Aklımda dönüp duran tek şey o kahrolası adamdı. Zihnimin bir köşesinde bugün üzerime doğrultulan silahlar, Rakı'nın beni tanımış olduğu gerçeğinden daha önemli olamıyordu. Ne kadar çabalarsam çabalayayım tüm bu olaylar geri planda kalıyor ve gözümün önünden Rakı'nın yüzü yok olmuyordu.
Ben de zorlamayı bıraktım ve benliğimi saran adama kendi içimde teslim oldum.
Düşündüm. Bana bakan o çivit mavisi gözlerin tüm vücudumda dolandığını düşündüm. Aklıma gelen dövmeyle birlikte koluma baktım ve ıslanmış bandajı çıkararak parmak uçlarımı kolumda gezdirdim. Gözlerimi kapatarak alnımı tekrar fayansa dayadığımda Rakı'nın dokunuşlarını anımsamaya çalıştım. Dövmeyi yaparken nasıl nazik hareket ettiğini, bana attığı kaçamak bakışları, eline rakı bardağını alarak her defasında tek bir yudum almasını...