7. Bölüm: Mücevher

66 31 19
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


❀𝔹𝕠̈𝕝𝕦̈𝕞 𝟟❀

❀𝕄𝕦̈𝕔𝕖𝕧𝕙𝕖𝕣❀

Sayina şaşkınlıkla ağzını araladı. Tabii ya rica ettiğim içindi.

"Tabiiki prensesim." Sayina birkaç adım arkamdan yürümeye başladı. Koridorda ilerlerken sık sık muhafızlarla karşılaştım. Hepsi beni gördüğümde başlarını eğdiler. Saçmalık. Ama susmalıydım. Dikkat çekmemeliydim. Sayina'ya sora sora alt kata inip saraydan çıktık ve bahçeye ilerledik. Hiç düşünmeden banka oturdum.

"Sayina lütfen yanıma gel." dedim hafifçe gülümseyerek. Sayina tedirgince yanıma oturdu.

"Bu nasıl bir rezalet!?" Hızla ayaklandım. Sesin sahibine baktım. Gri gözlerini bana diken kadınla göz göze geldik. Sarı saçlarını savurdu. Sayina hemen ayaklanıp reverans yaptı kadına.

"Prenses Çise bir hata yaptıy-"

"Çabuk işinin başına dön!" Çise kimdi? Sayina'nın dediklerini düşündüm. Ah evet Gökay'ın annesiydi. Sayina koşturarak saraya girdi ve Prenses Çise bana döndü. "Prenses Yasmin..." dedi bastırarak. Prenses Yasmin... Bir kaşımı kaldırdım. "Sonunda tanışabildik." Alayla gülümsedi. Benimle derdi neydi!? "Yıllarca gizlendikten sonra sizi buraya hangi rüzgar attı?" Kollarını göğsünde birleştirdi. 

Ne cevap verecektim şimdi? 

Çabuk düşün Esrigün.

 "Kralımız öyle istedi."

Hadi daha fazla soru sorma.

 Çise başını sallayınca derin bir oh çektim. İnandı.

"Sizin hayatta olduğunuz bile bilmiyorduk." dedi gülümsemeye devam ederken. Niye bu kadar takılmıştı ki bu konuya!?

"Artık biliyorsunuz." dedim sakince. Yüzünden hafif bir şaşkınlık geçti. Ya da ben öyle düşündüm.

"Sarayın belirli kuralları vardır. Bir hizmetçiyle bu kadar yakın olmanız rezalet. Bu bilgisizliğinizi sarayda büyümemiş olmanıza veriyorum." Sinirle ellerimi sıktım. Hayır sessiz kalmalıydım. Unutma sarayda kimseyi düşman veya dost edinmeyeceksin. Sakinleş.

"İzin verirseniz odama çıkıp dinlenmek istiyorum." dedim ve cevabını beklemeden geldiğim yoldan odama çıktım.

Uzunca bir süre dinlendikten sonra kapı hafifçe tıklatıldı. Uzandığım yataktan kalkmadan "Gir!" dedim. Üzerimde o hücrenin ve olanların yorgunluğu vardı. Peki babam... Acaba nerede ve ne yapıyordu? Keşke ona ulaşmamın bir yolu olsaydı.

Ben Esrigün.

Felaketin kelime anlamı.

Fırtınanın ortasında kalmış, çıkış yolu arayan biri.

Savrulup duran... Etrafındakileri de savuran... 

Kapı açıldı. Kapalı gözlerimi açmadım. "Prensesim." dedi ince tedirgin bir ses.

Gözlerimi açmadan "Sayina." dedim.

"Kralımız size akşam yemeği için birkaç mücevher gönderdi." Gözlerimi açıp önce elinde duran mücevher kutularına baktım. Sonra kızarmış gözlerine...

"Çise'nin dediklerine mi kırıldın?" Sayina şaşkınlıkla ağzını açtığı an "Prenses Çise'nin." diye düzeltim.

"Buna hakkım yok prensesim." Sinirle kaşlarım çatıldı. Bu çok saçmaydı. Çok... Yatakta hafifçe doğruldum.

"Benim hatamdı. Özür di-"

"Hayır prensesim." dedi tedirginlikle lafımı bölerek. Yüzündeki korku görülmeyecek gibi değildi.

"Akşam yemeği ne zaman?" diye sordum.

"Bir saat sonra prensesim." Yataktan hızla kalktım ve dolaba ilerledim.

"Sence hangisi daha güzel?" dedim.

Önce şaşırdı. Sonra "Bence size şu yeşil elbise çok yakışacaktır. Tam gözlerinizin renginde." dedi keyifli bir sesle.

"Fazla ışıltılı ama neden olmasın." Yeşil elbiseyi askıdan çektim. 

"Ben çıkayım siz hazırlanın prensesim. İsterseniz giyindikten sonra saçınızı yapabilirim."

"Güzel olur." Bir süre sessizce kaldık. Sayina hafifçe öksürdü. "Doğru ya unuttum. Çıkabilirsin." Yine kurallardan biri. Çıkabilirsin denmediği sürece yardımcılar odadan çıkamazdı. Umarım unutmam. Sayina geri geri odadan çıktığında elbiseyi giymeye başladım. Giyindikten sonra Sayina'yı saçlarımı yapması için çağırdım.

"Prensesim nasıl istersiniz?" dedi saçlarımı tararken.

"Saçlarım uzun değil. Ne kadar seçeneğim var?" dedim omuzlarıma gelen saçlarıma bakarak.

"Önlerden birkaç tutamı örüp inciyle süsleyebiliriz."

"Tamam olur." Sayina saçlarımı yapmaya başlarken bunu fırsat bilip saray hakkında sorular sordum. Bazı yeni kurallar hariç pek bir şey öğrenememiştim. Saçım bittiğinde ayağa kalkıp aynada kendime baktım. "Güzel olmuş." Sayina gülümsedi. "Buarada yemek odası nerede?" diye sordum.

"Ben size yemek odasına kadar eşlik edebilirim."  

"Sarayı henüz tam bilmiyorum."

"Neden sarayda büyümediniz?"

"Şartlar, koşullar böyle gerektirdi." Daha fazla soru sormadı. Bir süre sonra ben önde Sayina arkada odadan çıktım.

Büyük gösterişli bir kapının önüne geldiğimizde Sayina "Burası" dedi fısıltıyla. Başımı salladım. Ve kendimi yalanlara hazırlamaya başladım.

❤️

Sahte VeliahtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin