Bölüm şarkısı: Everyday, Ariana Grande
I Need U, BTS
Love Poem, IUEn sevdiğimin sen olduğunu söylediğimde,
Bu büyük ihtimalle sevgi değildi.
Sen kendime doğru çevirdiğim bir bıçaksın,
İşte sevgi budur.
Franz Kafka
Emniyet her zamanki gibi kalabalıktı. Suçluların bulunduğu yerden bağırma sesleri yükseliyor, telsizlerden gelen kulak tırmalayıcı statik ses her yerde duyuluyordu.Jimin ve Namjoon, Lee Hui davası için ayırdıkları geniş ofiste karşı karşıya oturmuşlar; kahve içerek havadan sudan konuşuyorlardı. Yandaki ufak masada oturan Taejun rahatsız olduğunu belli eden bir ifadeyle onları izliyordu. Chaeyoung ise, dünya umurunda değildi. Kulaklığını takmış, bilgisayarıyla ilgileniyordu.
Ofis yeterince havasızdı ve dışarıdaki lağım kokusundan dolayı camları açamıyorlardı. Taejun bir daha buraya geldiğine lanet etti. Bu sırada demir kapı sertçe açıldı. Seokjin içeriyi memnuniyetsizce inceledi. "Bakıyorum da çok çalışıyorsunuz."
Jimin ve Namjoon ayağa kalktı. Gece uyumamışlardı ve henüz on dakikadır ara vermişlerdi. Jimin kaşlarını çatarak amirine baktı. On saat ders çalışıp telefonu eline aldığı anda annesine yakalanan çocuk gibi hissediyordu.
Seokjin daha fazla üzerinde durmayarak sandalyelerden birine oturdu ama kapıyı arkasından kapatmadı. Kısa süre sonra içeri Yoongi girdi. Jimin'in gözleri istemsizce Jennie'yi aradı. "Katil Bayan Lee'yle tekrar iletişime geçti." Dedi Seokjin.
Herkesin dikkati bir anda onun üzerine toplandı. Chaeyoung bile başını bilgisayarından kaldırmıştı. Yoongi'nin bakışlarından bunu zaten bildiğini anlamak mümkündü.
"Mesaj mı atmış?" Sabit bir sesle Chaeyoung.
Seokjin başını salladı. "Aynen öyle. İki kelime; merhaba kardeşim. Bayan Lee emniyete gel..."
Lafını bitirmeden kapı tekrar açıldı. Yoona kasvetli bir havayla odaya adımladı. Baştan aşağı siyah giyinmişti yine. Gözlerini Yoongi'ye değdirmeden Seokjin'e baktı. Yoongi sinirle önüne döndü. Yoona'yı her gördüğünde içinde onu kontrol etme isteği beliriyor, görmezden gelindiğinde sinirleniyordu. Yoona ise tam olarak bunu yapıyordu. Mesajlarına dönmüyor, aramalarına cevap vermiyordu.
"Benden ne saklıyorsunuz?"
Jimin çaktırmadan arkasından gelen kimse olup olmadığına baktı. Namjoon bunu fark ederek dirseğiyle onu dürttü.
Kapıyı arkasından kapatıp büyük masanın yanındaki sandalyelerden birini çekti ve oturdu. Çantasını da masaya bıraktı. Sinirli görünüyordu, her zamanki gibi. Yoongi bedenini incelediğinde belli olacak derecede zayıfladığını gördü. Yüzünün rengi olabilirmiş gibi daha da solmuş, bakışları daha da ruhsuzlaşmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wrong Time Wrong Person
Fanfiction"Hiçbir zaman doğru insan çıkmaz karşına... Ya zaman yanlıştır ya da insan." der Dostoyevski. Vicdanımızın bize layık görmediği bir mutluluğa nasıl el uzatabiliriz ki? Kalbindeki yılan çoktan etrafını sardı, dünya denen çöplüğü daha iyi bir yer hali...