"Hiçbir zaman doğru insan çıkmaz karşına... Ya zaman yanlıştır ya da insan." der Dostoyevski. Vicdanımızın bize layık görmediği bir mutluluğa nasıl el uzatabiliriz ki? Kalbindeki yılan çoktan etrafını sardı, dünya denen çöplüğü daha iyi bir yer hali...
Bölüm şarkısı: If I Killed Someone For You, Alec Benjamin
İnsan öldürmek kolay ama kan ruhuna da sıçrar. İnsan öldürenin ruhu kanar. Tolstoy
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ruhunu titreten düşme hissiyle uyandı. Gözlerini açtığında bir süre nerede olduğunu anlayamadı. Bedeninin her yeri tutulmuştu.
Gözlerini etrafa gezdirdi, arabadaydı. Yan koltuktaki telefonunu aldı ve saate baktı. Sabah ondu. Yoongi'den birkaç mesaj ve iki cevapsız arama vardı.
Zorla hareket edip kapıyı açtı ve indi. Evin bahçesi bomboştu. Kimse onu fark edip uyandırmamıştı. Yaklaşık üç saattir bu pozisyonda uyuyor olmalıydı. Gece geç saatte dönmüş, bir türlü uyuyamayınca sabah beşte dolaşmaya çıkmıştı. Dönüşte de arabadan inmeden uyuyakalmış olmalıydı. Bayıldım mı acaba diye geçirdi içinden.
Hava bugün bulutluydu. Gri gökyüzü her an yağmur yağacak gibi bulutlarla kaplıydı. Güzel diye düşündü Yoona. Böyle havaları severdi. Eve gidip sıcak bir duş, ardından kahve fikri gözüne güzel göründü.
Issız bahçeden geçip evin kapısını açtı. Ev bahçenin aksine ıssız değildi. Eve geri dönmesiyle çalışanlar da dönmüştü. Mutfakta iki, evin temizliğinde iki kişi olmak üzere dört çalışan vardı. Aynı bahçe içindeki müştemilatta kalıyorlardı.
Kapıyı açan kızın selamlamasını başıyla alıp yukarı çıktı. Asansör yerine merdiven kullanıyordu. Yatak odasının banyosuna girdi oyalanmadan.
Bedeninin iflas etmek üzere olduğunun farkındaydı. Vücudundaki morluklar ve sararmalardan bunu anlayabiliyordu. Son zamanlarda düzenli beslenmiyor, sağlıklı uyku uyuyamıyordu. Üstelik gündelik hayatına kıyasla çok yoruluyordu.
Uyuşuklukla yavaş yavaş duş aldı. Şirkete gideceği için ve bugün ayrıca güzel gözükmesi gerektiği için kolları transparan, dizlerinin hemen üstünde biten siyah bir elbise giydi. Siyah topuklu ayakkabı ve siyah çantasına tezat olsun diye dudaklarını kan kırmızısına boyadı. Boynuna yurt dışından getirttiği mücevherlerden oluşan zarif bir kolye taktı.
Hazırlanması beklediğinden uzun sürdüğünden kahve işini sonraya bıraktı ve güneş gözlüklerini takıp aşağı indi. Jennie onu salondaki koltuklardan birinde oturur vaziyette bekliyordu. Yoona'yı görünce baştan aşağı süzdü. "Neden öyle bakıyorsun?"
"Çok güzel olmuşsunuz."
Lee Yoona'nın yıkılışı ne kadar zor olsa da kalkışı bir o kadar kolay ve ihtişamlı olurdu. İçinde öyle bir öfke vardı ki etrafındaki herkes bunu hissedebiliyordu.
Evden çıkıp araca bindiler ve Jennie ön koltuğa oturup elindeki tabletten bir şeylere bakarak gece boyunca yaptıkları çalışmaları anlatmaya başladı. Büyük bir düşüş yaşansa da krizi düzgün yönetebilmek adına kapsamlı bir plan yapmışlardı.