Sözleri bir söz, sarsılmaz bir sadakat yemini, aralarındaki bağın derinliğinin bir kanıtıydı. Ancak o konuşurken bile havada bir önsezi duygusu, onları tüketmekle tehdit eden bir şüphe fısıltısı kaldı.
Yaşadıkları dünya tehlikeli bir manzaraydı, değişen bağlılıklar ve gizli gündemlerden oluşan bir labirentti. Zaferleri zor kazanılmıştı ama bu, uzun ve tehlikeli bir yolculuğun yalnızca ilk adımıydı. Yakın düşmanlarını yenmişlerdi ama hoşnutsuzluğun tohumları ekilmişti. Dünyalarının köşelerinde gizlenen gölgeler sürgün edilmekten çok uzaktı.
Gelecek önlerine uzanıyordu, umut ve korku, arzu ve şüphe iplikleriyle dokunmuş bir duvar halısı. Onların aşkı, karanlıkta titreşen kırılgan bir alevdi, kaosun tükettiği bir dünyada bir ışık feneriydi.
Woo Young, "Fedakarlıkları unutamayız" dedi ve sesi, üzerlerinde ağır bir yük oluşturan dile getirilmemiş kaygıları yansıtıyordu. "Çok şey kaybettik ve daha fazlasını kaybetmeyi göze alamayız."
San anladı. Woo Young'un yüzüne kazınmış acıyı, gözlerindeki korku titremesini gördü. Gücün bedelini, aşklarının bedelini ve zaten yaptıkları fedakarlıkları biliyordu.
"Yapmayacağız" dedi San, sesinin kesin bir beyanı. "Geleceğimiz için, aşkımız için savaşacağız. Bedeli ne olursa olsun birbirimizi koruyacağız."
Onun sözleri, savaşan grupların sınırlarını aşan bir söz, bir sadakat vaadiydi. Ancak soru hala ortadaydı: aşkları, önlerinde uzanan denemelere gerçekten dayanabilir miydi? Onları tüketmekle tehdit eden gölgelere meydan okuyarak karanlıkta çiçek açabilir mi?
Gelecek bir muammaydı, umut ve umutsuzluk iplikleriyle örülmüş bir duvar halısıydı. San ve Woo Young, kalpleri çatışma potasında şekillenen bir sevgiyle bağlı olarak yeni bir başlangıcın uçurumunda duruyorlardı. Ancak yaşadıkları dünya affetmezdi ve hayatta kalmanın bedeli yüksekti. Önlerindeki yolun tehlikelerle dolu olacağını, aşklarının kolayca söndürülebilecek kırılgan bir alev olacağını biliyorlardı.
Çatı katlarının penceresinin dışındaki şehir çekici bir güzellikle parlıyordu ama gerçek şu ki aşkları bir sırdı, açığa çıkarılamayacak tehlikeli bir ilişkiydi. Savaşlarını kazanmışlardı ama savaş henüz bitmemişti. Aralarındaki bağın gerçek sınavıyla daha yeni yüzleşmeye başlamışlardı. Sevgilerinin bedelinin hayal ettiklerinden daha yüksek olabileceğini tüyler ürpertici bir kesinlikle biliyorlardı.
Şehrin kalbinde, gölgeler ve sırlarla dolu bir dünyada, aşkları kırılgan bir alevdi, karanlıkta bir umut ışığıydı. Peki önümüzdeki yolu aydınlatmak yeterli olur mu, yoksa dünyalarının ateşleri tarafından mı tüketilir?
Onlar tutku ve tehlike dansına, çatışma potasında şekillenen bir aşka dolanmış iki ruhtu. Yaşadıkları dünya, aşkın bir silah olduğu ve ihanetin her köşede gizlendiği gölgeler ve sırlarla dolu bir dünyaydı. Aşk hikayeleri insan kalbinin kalıcı gücünün bir kanıtıydı, karanlıkta bir yolculuk, hayatta kalma mücadelesi, her şeye meydan okuyan bir aşk.
Belirsiz gelecekleri önlerine uzanıyordu, umut ve korku, arzu ve şüphe iplikleriyle örülmüş bir duvar halısı. Hem nimet hem de lanet olan bir sevgiyle, onları kurtarabilecek ya da yok edebilecek bir sevgiyle birbirine bağlanmış iki ruhtular. Ancak kesin olan bir şey vardı: yolculukları daha yeni başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günahkar/WOOSAN
FanfictionBurada, hırs ve ihanetin bu yeraltı dünyasında, güç fısıltı ve kanla işlem gören bir para birimiydi ve San bu karanlık alanın tartışmasız hükümdarı olan elebaşıydı. Ancak bu gece odak noktası şehrin karmaşık yeraltı operasyonları ağı değildi. Tek bi...