UYANIŞ (27/FİNAL)

250 27 23
                                    

Zaman geçiyor, etrafta çığlıklar kopuyor, kornalar çalıyor ancak gözünü açacak güç bulamıyordu. Kısa bir an çığlıklar da kornalar da susmuş ve tanıdık bir koku burnuna gelmeye başlamıştı. Hastane kokuyordu. İçinde bir rahatlama belirmiş ve insan sesleri yeniden duyulmaya başlanmıştı. Ali, güçlükle gözlerini araladı ve beyaz bir ışık gözüne ilişti. Derken bileğini bir el yakalamış ve bakışlarını o yöne çevirmişti. Annesi büyük bir korkuyla sedyenin peşinde koşuyor ve haykırıyordu.

"Senin sıran değil! Hayır senin sıran değil!"

Annesinin sureti içinde bir güven duygusu yaratmış ve bir kelime etmek isteyerek ağzını açmış ancak derman bulamayarak caymıştı. Göz kapakları ağırlaşıyor nitekim içinde bulunduğu kargaşaya bir yanıt isteyerek bakışlarını yana çevirdi. Aynı anda yanından geçen başka bir sedye gözüne ilişti. Bir eli sedyenin kenarından sarkan genç bir kadın boynundaki cam parçasıyla uzanıyor, beyaz önlüklü bir erkek cam parçasını hareketsiz kılmaya çalışarak hızla yanında ilerliyordu. Hissettiği halsizlikle görüşü bulanmaya ve göz kapakları kapanmaya başlamış kısa süre sonra karanlığa boğulmuştu.

Ertesi gün, kolunda hissettiği bir acı ile uykusu bölünmüş ve gözleri cama değen günışığıyla buluşarak açılmıştı. Acının nedenini anlaya çalışarak başını yavaşça koluna çevirdi aynı anda dikkatini bir silüet çekti. Gençten bir hemşire dikkatle kendine bakıyordu. Kim olduğunu hatırlamaya çalışıyor lakin bir isim bulduramıyordu ki hemşire kapıya seslendi.

"Handan hanıma haber verin kendine geliyor."
Ali, odada başka kim olduğunu görmek için başını kapıya çevirmiş ancak kimseyi görememiş yalnızca ayak sesleri duymuştu. Gözlerini bir yanıt arayarak yeniden hemşireye çevirdi. Nitekim hemşire konuşmuyor yalnızca gülümsüyordu. Çok geçmeden odada tanıdık bir ses yankılanmış ve gözlerini o yöne çevirmişti.

"Ali" dedi annesi heyecanla odaya girerken ve yatağın boş kenarına oturup oğlunun elini yakaladı. Mutlulukla gülümsüyor, telkin etmeye çalışarak yanağını okşuyordu. Ali kırıştırdığı kaşların altından sorguyla annesine bakıyor, bir yanıt arıyordu ki annesi güçlükle sürdürdü. "Bir kaza yaptınız. Bir beton mikserinin sürücüsü kontrolünü kaybedip otobüse çarpmış ama korkma artık iyisin" kendini ikna etmeye çalışarak ekledi. "Her şey yolunda."

Günler geçiyor Ali daha iyiye gidiyor hemşirelerin eşliğinde kısa yürüyüşlere dâhi çıkıyordu. Sabırsızlıkla komodinde duran telefonu eline aldı. Yürüyüş saati geçmişti.

"Pekâlâ" dedi derin bir nefes alarak ve yatağın başına dayanmış değneğine uzandı. Henüz ayağa kalkıyordu ki annesi kapıda belirmiş ve endişe ile yaklaşmaya başlamıştı.
"Yavaş" oğlunun kolunu yakalayıp kalkmasını engelledi "nereye gidiyorsun?"

"Yürüyüşe" kendine dönen sorgulayan bakışları görmezden gelerek derin bir nefes aldı "ziyarete gidiyorum."

"Ne ziyareti" değnekleri alırken. Uyaran bir tavırla kaşlarını kaldırarak sürdürdü. "Üstelik yalnız başına. Daha yeni iyileşiyorsun."

"Anne" dedi yardım isteyen bir sesle ve derin bir nefes alıp gözlerini yere çevirdi. "Yaşaması gerek."

Handan hanım sadece bir an anlam veremeyerek oğluna bakmış hemen ardından hemşireye dışarı çıkmasını işaret etmişti. Yalnız kaldıklarına emin olur olmaz yatağın boşta kalan kısmına oturarak sordu.

"Kimden bahsediyorsun?"

"Bilmiyorum" omuzlarını kıstı ve bir ipucu olabileceğini düşünerek ekledi "boynunda cam parçası vardı." Annesi kısa bir an anlam veremeyerek bakmış hemen ardından merhamet kokan bir sesle konuşmuştu.

FATİH'İN MÜNECCİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin