261 18 12
                                    

Aslında hikayemi tamamen bitirene kadar yayınlamayı düşünmüyordum. Çünkü yazdığım şeyleri yarım bırakmak gibi iğrenç bir huya sahibim. Ama obsidiyensever ve ablam GamzeBora yayınlamam için ısrar edince bende dayanamadım. Yayınladığım ilk hikayem. Umarım beğenirsiniz.

Konser alanına geldiğimizden beri ben söylenmeye, Marie de beni görmezden gelmeye devam ediyordu. "Şuan Maroon 5 konserinde olabilirdik biliyorsun değil mi ?" "Ama değiliz. Şuan 5SOS konserindeyiz ve M&G biletimiz var. Tadını çıkarmaya çalışır mısın? Ayrıca o kadar da kötü değil. Onların şarkılarını seviyorsun." Dedi "Bazı şarkılarını seviyorum ve evet M&G biletimiz var. Benim neden var? Ben onları, bu kadar para bayılacak kadar sevmiyorum bile." Kolumdan tutup beni sahnenin önüne doğru çekiştirdi. "Onlara çok yakın olacağız farkındasın değil mi? Michael ve Calum'un groupiesi olmak istiyorum!" Siktir. Groupie olmayı mı istiyordu? Yani gerçekten bunu düşünüyor muydu? Tamam, belki bende birkaç defa Maroon 5 grubu için bunu düşündüm ama tam olarak ciddi bile değildim düşünürken. "Ciddi olamazsın Marie." "Gayet ciddiyim. Bu yüzden onları etkileyebilmem gerek." Derken elleriyle saçlarını düzeltti. Onları etkilemesinin zor olmayacağından emindim. Düzgün bir fiziğe ve güzel gözlere sahipti. Saçları da oldukça hoştu. Geçen yaz kahverengi olan saçlarını sarıya boyatmıştı ve o renk ona kesinlikle farklı bir hava katmıştı "Tanrım, Marie henüz 19 yaşındasın ve bakireliğini vermek için siktiğimin bir emo grubunu mu seçtin?" dedim. "Ah şey sana söylemek için doğru zamanı bekliyordum..." dedi. Kaşlarımı çatıp "Neyi söylemek için doğru zamanı bekliyordun Marie?" dedim. "Ben" dedikten sonra duraksadı. "Sen Marie?" Sanırım sabrımı sınıyordu. Fısıldayarak "Bakire değilim." Dedi. Gözlerim ve ağzım olabildiğince açık bir şekilde Marie'ye bakıyordum. Biz sözde çok yakın arkadaştık, birbirimizden hiçbir şeyimizi gizlemezdik. Ama görülen o ki benim bir bok bildiğim yoktu. Eliyle çenemi tutup ağzımı kapattı. "Sana söylemediğim için üzgünüm. Sadece nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Lütfen beni affet Leah lütfen!" ellerini birbirine geçirdi ve o meşhur yavru köpek bakışlarını attı. "Siktir git Marie. Bunu konuşacağız."

Konser bittikten sonra büyük bir heyecanla (!) çocuklarla tanışmamız için hazırlanmış alana geçtik. Neredeyse bütün kızlar çocukların yanından ağlayarak çıkıyordu. Aslına bakarsanız girmeden önce de ağlıyorlardı. Tabi bunu oldukça doğal karşılıyordum. Sıranın bize geldiğini Marie'nin beni çekiştirmesiyle anladım. Beni oldukça hızlı çekmişti -bunu heyecanına veriyordum- ki içeri adımımı attığımda biraz yalpaladım. "İyi misin?" Kafamı kaldırdığımda sesin davulcu çocuğa ait olduğunu gördüm. Gülümseyerek "İyiyim." Dedim. O da bana bir tebessümle karşılık verdi.

Uzun kucaklaşmalardan sonra hatıra fotoğrafı çekinmek için çocukların yanına gittim. Marie "Calum nerede? O olmadan olmaz. Üstelik hala ona sarılamadım" derken dudağını büzdü. Michael "Elbette Calum olmadan olmaz tatlım." Dedikten saniyeler sonra Calum içeri girdi, Marie'ye göz kırptı ve sonrasında bakışlarını üzerimde hissettim. Yanıma geldi, elini belime yerleştirdi ve kulağıma eğilip fısıldadı "Michael'ın dediği kadar varmışsın." Kafamı ona çevirdim, gözlerimi kısıp "Sana ne dedi?" dedim. Kıkırdayarak "Groupiemizin çok ateşli olduğunu." Dedi. Flaşın patladığı anda o kameraya ben ise ona bakıyordum ve diyebildiğim tek şey "Sikeyim." Oldu.

Benim groupileri olduğumu sanması yetmiyormuş gibi fotoğrafta da bok gibi çıkmıştım. Ve ben yenisini çekinmek isteyene kadar fotoğrafçı adam gitmişti. Ne güzel bir gün (!) "Groupieniz ben değilim, arkadaşım Marie." Onun elinden sıyrılıp karışına geçtim ve gözlerimle Marie'yi işaret ettim. Kafasını Marie'ye çevirip onu süzdü, sonrasında tekrar bana dönüp ukala bir şekilde "Peki, ben senin olmanı da istersem?" Dedi. Yapmacık bir gülümsemeyle, "Bu bir şeyi değiştirmez." Dedim ve Marie'ye dönüp "Ben çıkıyorum." Suratımı buruşturup devam ettim "size de iyi eğlenceler..." "Kalmak istemediğine emin misin Leah?" "Kesinlikle eminim Marie. Sen benimle gelmek istemediğine emin misin ?" "Kesinlikle eminim Leah." Dedi ve gülümsedi. Onu benimle gelmeye ikna edemeyeceğimi bildiğim için zorlamadım ve çocuklara da el sallayıp yanlarından çıktım. Konserin olduğu arenadan çıkarken çantamdan kulaklığımı çıkardım, radyoyu açtığımda Tom Waits'in Hope I Don't Fall In Love With You şarkısı çalıyordu. Ellerimi hırkamın cebine soktum ve şarkıyı mırıldanmaya başladım. Biri beni kolumdan kavrayıp 180 derece döndürdüğünde ufak çaplı bir çığlık attım. Beni çeviren kişinin Calum olduğunu fark ettiğimde kulaklığımı çıkardım. "Ne sikim yapıyorsun sen? Biraz daha nazik olamaz mısın?" "Kulaklığın olduğunu arkadan fark edemiyorum maalesef." "Her neyse. Ne var? Beni mi takip ettin? Yoksa Marie'ye bir şey mi oldu?" Sesim oldukça endişeli çıkmıştı. "Hayır, arkadaşın Mikey ile birlikte ve iyi olduğuna oldukça eminim." Derken sırttı. "Seninde orada olman gerekmiyor muydu?" "Normal şartlarda evet orada olmam gerekirdi, tabi eğer orada ki kız senin en yakın arkadaşın olmasaydı." Dedikten sonra elini saçıma doğru uzattı ama kafamı geri çektim. "Siktir git, Hood." Ona sırtımı döndüm. Tekrar kulaklığımı takacakken yanıma gelip konuşmaya başladı. "Seni eve bırakmamı ister misin?" Kafamı çevirdim ve kısa bir süre inceledim. Onu incelediğimin farkında olduğuna emindim ama kafasını çevirip bana bakmadı. "Beni sadece altına almak istiyorsun." Dediğimde ikimizde gülmeye başladık. "Çok mu belli ediyorum?" "Tanrım, evet Hood hem de çok." Kafasını iki yana sallayıp gülümsemeye devam etti. Kısa bir süre sessizlik olunca "Burada dikilmeye devam mı edeceğiz yoksa beni evime bırakacak mısın?" dedim ve vücudumu ona döndüm. Konuşmak yerine eliyle bana yolu işaret etmekle yetindi. Arabasına doğru giderken hiç konuşmadık. Yani sanırım arabasına doğru gidiyorduk. Beni becermek istediğini açıkça dile getiren çocukla tam olarak nereye yürüdüğümü bile bilmeden yürüyordum. Üstüne üstlük beni eve bırakma teklifini de kabul etmiştim. Ne cesaret ama (!) "Bil diye söylüyorum çantamda biber gazı var." Derken tek kaşımı kaldırıp gözlerimi ona diktim. "Ah, bunu bildiğim iyi oldu." Derken göz kırptı ve arabasını açtı. Arabası hakkında diyebileceğim tek şey BMW olmasıydı. Hangi model olduğuna dair bir fikrim yoktu çünkü arabalarla hiç ilgilenmezdim.

Evimi tarif ettikten sonra pek konuşmadık. Radyoyu açma gereği deduymadı. O açmayınca bende kurcalamak istemedim. Camı açıp dışarı da kiağaçları saymaya başladım. Neden bilmiyorum ama bunu yapmak her zaman hoşumagitmiştir. Camımı kapatıp "Seni yatağına atmayı düşünen birinin arabasınabinmen cesur olduğunun göstergesi mi, aptal olduğunun mu?" dediğinde suratımıasıp ona döndüm. "Belki birini yatağa atmak isteyen tek kişi sen değilsindir."Kafasını bana çevirdi ve *ciddi misin* dermişcesine baktı. Omuz silkmekleyetindim. Evin önüne geldiğimiz de "Burası." Dedim ve evimi gösterdim. Arabayıdurdurdu ve tam inecekken "Aptal mısın, cesur mu?" diye tekrar sordu. "Cesur."Ah hadi ama tabi ki aptalsın Leah. Kahkaha atmaya başlayınca bende onunlabirlikte kahkaha attım. "Ben biber gazına güvenen cesur bir kızım Hood."Dediğimde ben daha yüksek sesle kahkaha atmaya başladım. O da gülmeye devamediyordu ama eminim benim bu kadar aptalca bir şeye bu denli gülmeme gülüyordu."Ah, elbette biber gazın var." Dedi. Sesi oldukça alaycıydı. İnanmadığınıdüşünüp çantamdan biber gazını çıkarıp yüzüne doğru yaklaştırdım. "Tamam,inanıyorum Leah. Şimdi bunu yanlışlıkla yüzüme sıkmadan çantana koy." Dediğiniyapıp biber gazını çantama koyduğum sırada birisi cama vurunca irkilip kimolduğuna baktım. "Ah, annem şimdi bir ton soru soracak. Beni bıraktığın içinteşekkür ederim Hood." Onun cevabını beklemeden aceleyle arabadan indim. Annemmeraklı gözlerle bir açıklama yapmamı bekliyordu. "Eve girebilir miyiz anne?"deyip yürümeye başladım. "Bu arada sen soramadan söyleyeyim aramızda hiçbir şeyyok." Annemden ses gelmeyince yavaşladım sonrada arkamı döndüm. Siktir. Calumile konuşuyordu. Elimi saçlarıma geçirip annemin Calum'u sorguya çekmemişolmasını diledim ama yanlarına geldiğimde çoktan o can alıcı soruyu soruyordu"Aranızda herhangi bir şey var mı? Sana soruyorum çünkü Leah benimle bu tarzşeyleri kesinlikle konuşmaz." Derken sırıtıyordu. Onun gülümsemesine karşılıkCalum da içten bir şekilde gülümseyip bana baktı. Ondan önce davranıp anneminsorusunu cevapladım. "Aramızda hiçbir şey yok anne. Biz arkadaş bile değiliz."Dediğimde annem çok kaba bir şey söylemişim gibi suratıma bakıyordu. Annemsadece "Leah..." demekle yetindi. "Leah ve ben yeni tanıştık efendim." Evet, yenitanışmıştık ama sen bana, beni açıkça altına almak istediğini söylemiştin. Sözkonusu gerçek aşka, gerçek bir ilişkiye gelince yeni tanışmış oluyorduk. Piçkurusu. "Yeni tanıştığın birinin arabasına mı bindin Leah?" Bıkkın bir şekilde"Eve girebilir miyiz artık. Lütfen?" dedim. Annem "Seninle tanıştığıma çokmemnun oldum genç adam. Umarım tekrar görüşürüz" deyip Calum'a göz kırptı."Umarım efendim." Calum da anneme gülümsedi ve kafasıyla selam verdi. Annem evedoğru yürümeye başlayınca rahatladığımı hissettim. "Her neyse. Hoşça kal Hood."Dedikten sonra onun bir şey demesini beklemeden bende eve doğru yürümeyebaşladım. Tam eve girecekken "Leah." Diye seslendi. Ona döndüm. "Ben istediğimialırım." Derken gülümsüyordu ama bu pek masum bir gülümseme değildi. Gözlerimikısıp ona bakmaya devam ettim. Neyi istiyordu ki? Biraz düşündükten sonra... Ah. Sikeyim. Bahsettiği şeyi anladığımda tekrar ona arkamı döndüm, orta parmağımı havaya kaldırdım ve sonrasında eve girdim.

harsh light // hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin