Astrid ve benim yola çıkmamızın üzerinden neredeyse 4 saat geçmişti ve 6 saatlik yoldan 2 saatten biraz fazla kalmıştı. Şimdi ikimiz de son benzin durağından aldığımız abur cubur ve sandviçleri gömüyorduk.
Elimdeki kapalı sandviçi çevirirken üzerine ingilizce yerine Norveççe yazılmış yazılara baktım. Hâlâ sandviçe bakarken, "Neli ki bu? Domuz eti falan yok, değil mi?" diye sordum.
Aslında olsa sorun etmezdim, dindar falan değildim. Ama nedense domuz eti yemek beni garip hissettiriyordu. Düşüncesi bile midemi bulandırıyordu.
Astrid bir eliyle direksiyonu tutup, diğer eliyle sandviçini tutarken benim elimdeki sandviçe bakmak için hafifçe eğildi. Ben de rahat bakabilmesi için elimdeki sandviçi ona uzattım. Üzerinde yazanları okurken, "Hayır, somonlu." diye cevap verdi.
Rahat bir nefes verirken paketi açtım ve büyük bir ısırık aldım. Fazla lezzetli olduğu için memnun bir inleme çıkarıp, arkama yaslandım. Benim memnun ifadem Astrid'i güldürmüştü.
Kuru kuru yemeği sevmediğim için uzanıp, poşetten demir kutuda olan kolayı aldım. Açıp, içerken Astrid, "Çok fazla kola tüketmiyor musun?" diye sordu.
Birkaç yudum daha almadan önce, "Henüz bir şey görmedin." dedim ona alayla.
Gözlerini devirip, kendi sandviçini yerken kutu kolayı ona doğru uzatarak, "Hadi, birkaç yudum seni öldürmez." diye ısrar ettim.
Fakat o sandviç olan elinin benim elimi iterek, "Hayır, fazla asitli ve şekerli. Sevmiyorum." diyerek reddetti.
Ona omuz silkip, "Eh." dedim ve sandviçi gömüp, kolamı içmeye başladım. Aramızda hoş bir sessizlik vardı. Yemek boyunca birbirimize bulaşmak yerine huzur içinde yemek rahatlatıcıydı.
Yol daha uzundu. Doğrusu, biraz uykum vardı ama uyumak istemiyordum. Sonuçta bu kadar yolu konuşarak geçirdik. Yol boyunca uyanık kalıp, yalnız olmasını istemiyorum. Eğer ben uyursam şarkı bile dinleyemez.
Onun müzik listesinden seçilmiş ve oynamaya devam ettiği her saniye kafa açan şarkıyı uzanıp, kapattım. Ağzındaki lokmayı yutmadan, "Hey, neden kapattın?" diye sordu.
Ona gözlerimi devirerek, "Sürekli gıy gıy burada kafam şişti be. Yeterince dinledik zaten, biraz da benim şarkılarım çalacak." dedim.
Astrid gülerek, "Hayır, benim arabam, benim şarkılarım." dedi.
Onun bu cevabına sandviçimin son lokmasını da yutup, gözlerimi genişleterek, oldukça dramatik bir şekilde, "Şimdi aramızda senin benim var öyle mi? Arabayı sağa çek, iniyorum." dedim işaret parmağımla.
Astrid yüksek sesle gülerek kafasını iki yana salladığında ben de gülerek ona baktım. Ortamdaki hoş hava rahatlatıcıydı. Koladan birkaç yudum daha alıp, bitirdikten sonra tekrar poşetin içine bıraktım kutuyu.
Astrid de sandviçi yiyip, bitirmişti. Kendim için aldığım birkaç çikolatadan birini seçip, ona uzatarak, "Hadi, bir tatlı seni öldürmeyecek." dedim.
Aslında şekerli bir şeyler yiyordu ana hep tanınmış mekanlardan, bildiği bir şeyleri alıyordu. Elimdeki bu marka da fena değildi, fakat onun kriterlerini karşılıyor mu diye sorarsanız, bilmiyorum.
Öyle olmasa bile benim yüzümdeki ifadeden sonra Astrid reddetmek istememiş olacak ki kafasını salladı. Çikolatayı açıp, tekrar ona uzattım. Bir ısırık alırken, "Teşekkürler." diye mırıldandı.
Ona göz kırparak, "Rica ederim." dedim.
O arabayı kullanmaya devam ederken ben de onun araba ekranına çevirdim dikkatimi. YouTube'da herhangi bir şarkı açmak için gezinirken Astrid, "Türkçe bir şarkı açma, ne dediklerini anlamıyorum bile." diye sitem etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalandan aşıklar | [G×G]
Literatura KobiecaNorveç'te değişim öğrencisi olan Laçin Ayman yeni en yakın arkadaşı Astrid'in onu ailesine 'sevgilisi' olarak tanıştırmak istemesiyle kendini farklı bir ortamda bulur.