Noel oldukça güzel bir şekilde geçmişti. İçkiler, yemekler ve bir çok şey. Sohbet ve aile sıcaklığı uzun zamandır hissetmediğim bir şeydi ve itiraf etmek gerekirse nasıl hissettirdiğini unutmuştum bile.
Şimdi herkes bir yerlere dağılmıştı. Astrid saatlerdir babasının çalışma odasına kendini tıkmış, çalışıyordu. İkimiz için tavuk eti ve patatesi hazırlamak için tezgaha bırakırken ilk önce Astrid'e kahve ve hazırladığım meyve tabağını bırakmak için üst kata doğru ilerledim.
Çalışma odası bizim odanın yanındaydı. Kapıyı tıklatarak bekledim. Fakat bir cevap yoktu. Bu yüzden kapıyı açıp, kafamı hafifçe içeri soktum. Astrid rahat görünen koltuk benzeri garip bir sandalyeye oturmuş, elindeki bir dosyayı dalgın dalgın okuyordu.
Taktığı gözlük, burnundan hafifçe kaydığında baş parmağının arka kısmıyla düzeltip, dikkatini hiç dağıtmıyordu. Dudaklarıma küçük bir gülümseme konarken odaya girdim.
Kapıyı yavaşça kapatıp, ona yaklaştım. Elimdeki kahve bardağını ve meyve tabağını masaya koyduğumda kafasını kağıttan kaldırıp, bana baktı. Onun da dudaklarına gülümseme konarken, "Özür dilerim, biraz dalmışım." dedi.
Kafamı sallayarak, "Sorun yok, çalışıyorsun sonuçta." dedim ve karşısındaki koltuğa oturdum.
Astrid kahveyi alıp, koca bir yudum içerken memnun bir inleme saldı. Gözlerini kapatıp, kahvenin tadını çıkarırken ben aklıma dolan uygunsuz görüntülerle yutkundum. Azgın ergenler gibi hissetmem veya davranmam hiç normal değildi. Kendimden tiksinmeye başlıyordum artık.
Boğazımı temizleyip, kendimi toparlarken, "Tatilde değil misin? Neden çalışıyorsun ki?" diye sordum.
Astrid dilim dilim koyduğum mandalinlerden birisini ağzına atarken, "Yarın babaannem gelecek. O gelmeden bütün bunları bitirmem gerekiyor. Onunla vakit geçirirken çalışmamı sevmiyor. Ayrıca tatilde olabilirim, fakat hâlâ şirket yönetiyorum." diye cevap verdi.
Kaşlarım havaya kalkarken bakışlarımı onda gezdirdim. Babaannesinden bahsedirken değişen ses tonundan anladığım kadarıyla babaannesini çok seviyordu. Çünkü dudaklarına bir gülümseme bile konmuştu.
Ona bakarken, "Babaanneni çok seviyorsun galiba." diye mırıldandım.
Astrid'in dudaklarındaki gülümseme hâlâ yerinde kalırken, "Evet, babaannem benim hep en yakınım olmuştur. Ayrıca eşcinsel olduğumu söylediğimde bana bir itiraf sunmuştu." dedi.
Yerimde kıpırdanırken meraklı bakışlarımı onda tutmaya devam ettim. Aslında alt kata inip, bizim için yemek hazırlamam gerekiyordu, fakat bu konuşma oldukça ilgimi çekmişti. Ayrıca, konuşurken onu dinlemeyi fazlasıyla seviyordum.
Benim meraklı bakışlarımı fark eden Astrid, "Babaannem eskiden en yakın arkadaşından hoşlanıyormuş. Ona neden birlikte olmadıklarını sorduğumda bana, 'en yakın arkadaşımı sevmek o zamanlarda yasal değildi' demişti. Doğrusu, babaannemi hep cesur birisi sanmıştım. En azından gizli bir ilişkileri olacak kadar." diye cevap verdi.
Dudaklarıma küçük bir gülümseme konarken, "Kenardan konuşmak her zaman daha kolay geliyor, değil mi? Onu yapabilirsin, yapabilirdin falan. Ama bunlar aynı değil." dedim.
Her zaman birilerine tavsiyeler vermek, şunu yapmalarını söylemek kolaydır. Fakat günün sonunda siz o insanlar değilsiniz ve bu sandığınız kadar kolay da değildir. Empati yapabilirsiniz ama asla tam anlamıyla anlayamazsınız. Hissettmediğiniz, yaşamadığınız şeyi anlayamazsınız.
Astrid de benim gibi düşünmüş olacak ki, "Evet, onun yerinde ben olsam ne yapardım şu an bilmiyorum bile. Çünkü göründüğü kadar kolay değil, hatta zor, göründüğünden de zor." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalandan aşıklar | [G×G]
ChickLitNorveç'te değişim öğrencisi olan Laçin Ayman yeni en yakın arkadaşı Astrid'in onu ailesine 'sevgilisi' olarak tanıştırmak istemesiyle kendini farklı bir ortamda bulur.