Selamlar, sevgiler.
🪦⚰️4. Bölüm "Ölümün Gelini"
Hayatım son günlerde oldukça karmaşıktı.
Tanımlayacağım başka bir kelime yoktu.
Buydu işte karmaşık.
Hayatım hep koşuşturmaca içindeydi. 25 yıllık hayatım hep koşuşturmaca içinde geçmişti. Küçük bir kız iken anneme yardımcı olmaya çalışırken çocukluğumu kaybetmiştim. Genç bir kız iken evi çekip çevirmeye çalışıp gençliğimi kaybetmiştim. Henüz on altı yaşında annemin cenazesinde teyzemi teselli ederken belki de evlat olma hakkımı kaybetmiştim.
Babam bana küsmüştü.
Evliliklerinin içinde sıkışıp kalan ben ise çürümüştüm. Duygularım yoktu, annemden sonra babamda bana arkasını dönmüştü.
Annem ölmüştü ama babam bana sırtını dönmüştü. Babam ölmeden ölmüştü. Ölse belki de umrumda olmazdı. Ya da olurdu bilmiyorum.
Çok güzel bir rüya görüyordum, belki de yıllar sonra..
Annemin dizine yatmıştım. Saçlarımı okşuyordu güzel elleriyle. Kulağıma sevgi sözcükleri fısıldıyordu.
'Güzel kızım' diyordu.
'Narin kızım.' diyordu.
'Toprak kokulu kızım' diyordu.
'Toprağa gideceksin kızım.' diyordu.
'Ölüm seni bekliyor kızım.' diyordu.
Annemin güzel yüzüne baktım. Gözleri çürümüş, saçlarımı seven narin elleri kemik torbasından ibaretti. Gül kokulu annem çürümüş et ve kan kokuyordu. Kucağından kalkmaya çalıştım ancak beceremedim. Omuzlarımdan sıkıca tutup tek bir şey diyordu.
Ölüm diyordu. Ölümün gelini diyordu.
Sıçrayarak uyandığım rüya ile kısık sesle bir küfür savurdum.
Sıla yoktu. Oda da tektim. Başım çatlıyordu muhtemelen saatlerdir uyuyordum. Üzerimde hâlâ aynı kıyafetler vardı, evimden Sıla'nın evine nasıl geldiğimi bilmiyordum. Muhtemelen Asaf güvenli olacağıma inanarak buraya getirmişti beni. Ama bilmediği birşey vardı ki ben güvende olamazdım.
Odadan parmak uçlarımda yürüyerek çıktım. Odada saat yoktu ancak zifri karanlık çökmüştü evin üzerine saat iki üç civarı olmalıydı. Kış aylarındaydık günler kısa geceler ise uzundu.
Yavaş adımlarla mutfağa ilerleyip bir bardak su içtim sonunda!
Sılayla gerçekten konuşmuş muydum, o çocuk kimdi ve neden bana ölümün gelini demişti bilmiyordum. Düşüncelerimin ortasına annemin düşmesiyle gözümden bir damla yaş aktı. Uzun süredir mezarına gitmemiştim yarın, teknik olarak bugün, gitmeyi aklımın bir köşesine yazdım.
Annem bana toprak kokulu kızım demişti. Annem beni hep böyle severdi. Küçükken tenimin toprak koktuğunu, ona çocukluğunu hatırlattığımı söylerdi hep. Aklıma gelenle buz kestim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH MEZARLIĞI
HorrorUçsuz bucaksız denizin yerini amansız bir boşluk almıştı. Uçurumun kenarındaydım. Tertemiz içimi gıdıklayan güzelim hava kendini kasvete, karanlığa boğmuştu. Hava yas kokuyordu. İster istemez hüzünlendim ve ağlama isteğiyle dolup taştım. Matem havas...