Seungyeon, Felix'in esprisiyle gülerek bir an rahatladı, ama kalbinde hala bir ağırlık vardı. Minho'nun söyledikleri, kafasında dönüp duruyordu. Gerçekten güvenebileceği birine ihtiyacı olup olmadığını sorguluyordu. Geçmişiyle yüzleşmek, bu kadar zor ve karmaşıkken, Minho'nun yakınlığı ona bir rahatlama sağlamıştı. Ama bunun ne kadar kalıcı olacağını bilmiyordu.
Felix, pilavını bitirirken, birden gözlerini Seungyeon'la Minho arasında gezdirdi. "Evet, size bir şey soracağım," dedi, hafifçe gülerek. "Gerçekten birbirinizden bir şey saklıyor musunuz? Yoksa sadece benim kafam mı karıştı?"
Seungyeon, Felix'in bakışlarından kaçmaya çalıştı ama Minho’nun gözlerinde, fark edemediği bir anlam vardı. Bir süre sessiz kalan Minho, sonra birden Felix’e bakarak, "Sana ne oluyor? Sadece yemek yemeye geldim," dedi, kendinden emin bir şekilde.
Felix, Minho'nun cevabına gülerek, "Evet, evet, sadece şüpheleniyorum," dedi. "Ama neyse, siz bilirsiniz."
Seungyeon, Felix’in gözlerinin üzerine kayarken, birden Minho'nun söylediklerine dikkat kesildi. "Birlikte çözebiliriz" sözleri tekrar kulaklarında yankılandı. Hâlâ rahat değildi, ama bir umut vardı. Minho'nun ona sunduğu güven, ona çok yabancıydı. Ama belki de bu güven, ona doğru yolu gösterebilirdi. Bu kadar karışık bir dünyada, belki de birinin desteğiyle her şey daha kolay olabilirdi.
Felix’in yemek faslı bittiğinde, herkes bir süre sessizce yemeklerini yemeye devam etti. Seungyeon, aklındaki düşüncelerle baş başa kalmıştı. O kadar çok şeyi biriktirmişti ki, bir anda her şeyi çözmek, ona zor geliyordu. Ama Minho’nun verdiği güven duygusu, ona başka bir şey vaat ediyordu.
Minho, birden masanın diğer ucundan ona bakarak, "Kaçak, bu kadar endişelenme," dedi. "Beni anlamıyorsun, belki de daha fazlasını paylaşmalıyım. Ama bunu kendi hızında yapabilirsin. Her şey bir anda değişmeyecek."
Seungyeon, Minho’nun gözlerindeki anlamı çözemedi. O an, gerçekten ne düşündüğünü ve ne hissettiğini merak ediyordu. Minho’nun tavırları, onu her geçen gün daha fazla karıştırıyordu. Ama bir şey kesin gibiydi: Bu, sadece Seungyeon’un değil, herkesin hayatını değiştirecek bir dönüm noktasıydı.
Felix’in gülümsemesi birden soldu ve ciddi bir ifadeyle Minho’ya döndü. "Hadi, hâlâ bir şeyler saklıyorsunuz. Ne olduğunu tam olarak biliyoruz, Minho," dedi.
Minho, Felix’e yanıt vererek, "Bazen, bir şeylerin ortaya çıkması için zaman gerekir," dedi. "Hadi, şimdi bu konuyu kapatalım ve yemek yemeye devam edelim."
Seungyeon, bir an kararsız kaldı. Minho’nun söyledikleri, ona her şeyin hâlâ karmaşık olduğunu hatırlatıyordu. Bir yandan güvenmek istiyordu, ama bir yandan da korkuyordu. Bu kadar karmaşık bir hikâyenin içinde, belki de herkesin bir arada olması gerekiyordu.
Sonunda, Seungyeon derin bir nefes alarak, "Belki de biraz zamana ihtiyacım var," dedi. "Beni anlamanızı istiyorum, ama bu kadar hızlı olamaz."
Minho, Seungyeon’a ciddi bir şekilde bakarak, "Zamanı gelince her şey anlaşılır," dedi. "Ama unutma, her zaman yanındayım."
Felix, masada olup biteni izlerken, hafifçe gülümsedi. "İyi tamam, bu kadar drama yeter," diyerek ortamı biraz hafifletmeye çalıştı. "Ama unutmayın, bu kadar dikkatli davranmak her zaman eğlenceli olmaz!"
Seungyeon, Felix’in sözleriyle biraz rahatladı ama yine de Minho’nun söyledikleri kalbinde yankılanıyordu. "Zamanı gelince…" Gerçekten zamanla her şey düzelecek miydi?
O gün, öğle yemeği bittiğinde, Seungyeon ve Minho arasında söylenmemiş bir şeyler vardı. Ama Seungyeon, Minho'nun güvenini hissettikçe, belki de bu yolculukta yalnız olmayacağını fark etti.
Sizin için uğraşıp 3 tane bölüm yazdım kıymetimi bilin lütfen Leeicon_ merak etme aşkım senide bir şekilde ortaya sokucam 🤓🤓🤓
![](https://img.wattpad.com/cover/383991682-288-k157352.jpg)