08

242 69 34
                                    


⚓️

Belki de hayatımın en büyük kararını verdim ama gerçek şu ki, hayatımda ilk kez bu düzene baş kaldırmaya kararlıydım.

Gidecek bir yerim olmasa, Hakan olmasa, elbette dayanmaya devam etmek "zorundaydım". Bu bir teslimiyet değildi, tamamen mecburiyetten doğan bir zulümdü.

Hemen bilet için gereken bilgileri ona bir mesaj olarak ilettim, kararımı çoktan vermiştim. Belki bir ânlık öfkeyle kalkıyordum ama bu evde bana verilen zarardan daha büyük bir zarar ile geriye oturmayacağım malûmdu.

Ben bekliyordum, o da benim için bilet satın alıyordu. Az sonra yeniden çevrimiçi oldu ve yazmaya başladı. Gözyaşlarımı sildim, gözlerim bulanık görüyordu ve burnumu çekerken bile yavaş çekmeye çalıştığım bu evden çıkarken arkama bile bakmaya niyetim yoktu.

+90.... yazıyor...

> Biletini aldım, sabah sekizde uçağın kalkıyor.

+90.... Bir fotoğraf gönderdi.

> Buradan check-in yapacaksın, sabah işe diye çıkıp işe gitmeyecek ve doğrudan taksiye binip havalimanına gideceksin. Kimliğini almayı unutma.

< Şey...

> Ne oldu?

< Ay sonu olduğu için henüz maaş almadım ve param bitti. Taksiyle gidemeyeceğim.

> IBAN at.

< Hayır, bunu kabul edemem.

> Sen benim karım olacaksın, burda gurur meselesi yapacak bir şey yok.

< Borç olarak kabul ediyorum.

> Tamam, işe girip çalışmaya başladığında bana bir yemek ısmarlarsın, olur biter.

< Anlaştık.

Mesajı yolladıktan sonra telefonda not defterine kaydettiğim IBAN numaramı kopyaladım ve mesaj olarak ona yolladım.

Az sonra bir bildirim düştü.

Hesabınıza 20.000 TL yatırıldı.

Gözlerim fal taşı gibi açıldı ve hemen ona yazdım.

< Ne yaptın sen? Bu para çok fazla, kabul edemem.

> Kartında dursun, hatta sabah bir miktar çekip cebinde tut, lazım olur.

< Hayır, Hakan bu çok fazla.

> İtiraz kabul etmiyorum, illa sert mi konuşmam lazım? Bundan sonra her istediğini bana söyleyeceksin, tüm ihtiyaçlarını karşılayacağım. Sen beni bu hâlimle kabul etmişken, paranın lafı mı olur?

< Bu halimle derken? Ne varmış halinde? Kendin hakkında böyle konuşmayı kes, ben de buna kızıyorum.

> Boşver, iyi misin şimdi? Ağlamıyorsun değil mi?

< Demin ağlıyordum ama sustum, ağzına biberon tıkılmış bebek gibi susuverdim.

> Beni güldürmeyi başardın, her ağladığında para verirsem susacak mısın?

< Para mutlu eder.


> Çok kafa kızsın, anlaşılan hayatıma renk katmaya geliyorsun.

< Öyle miyim?

> Öyle görünüyorsun ama bakalım...

<  Öyle çıkmazsam, beni sokağa atmayacaksın değil mi?


> Uslu olursan, hayır.

> Hadi uyu, sabah erken uyanacaksın ve sakın evden eşya almaya kalkma, yakalanırsın.

< Ne demek eşya almayayım? Orada ne giyeceğim?

> Hiç bir şey.

<


> Sadece şakaydı, beni dövme.

< O zaman konuşmana dikkat etmeni öneriyorum.

> Burda sana güzel bir alışveriş yaparız, ondan bir şey getirmene gerek yok.

O konuştukça ben utanıyordum çünkü daha şimdiden ona fazlasıyla yük olmaya başlamıştım.

Korkmuyordum çünkü bana zorla bir şey yapamazdı, tekerlekli sandalyedeydi. Başka türlü bu kadar güvenmezdim.

Zaten öğretim okuduktan sonra  atanamadım, bu evde dört kişiye baktım ve yetmezmiş gibi her gün asık suratlara, azarlamalara dayandım.

Böylece en azından sadece ona bakardım ve bu, şu an yaşadığım durumdan sonra benim için bir kurtuluş yolu gibi görünüyordu...

KİM O?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin