soğuktan akmaya başlayan burnunu çekerek kasabanın en işlek olması gereken caddesinde, kendini gizlemek için kat kat boynuna sardığı atkı rüzgarda dalgalanarak ilerliyordu. yollar bir türlü yağmayan karın soğuğuyla buz tutmuştu, kaymamak için caddedeki binaların tuğla duvarlarına tutunarak yavaş, paytak adımlarla yürüyordu.
mezun olmasına aylar kala okula gitmeyi kesmişti. artık hayatı düzenli olarak gördüğü iki insan ve dört duvar arasında geçiyordu. geçen mevsimlerle sonbaharın kızılları yerini kışın soğuğuna bırakmıştı. kar bile yağmıyordu, sadece o sıcak kırmızı yaprakların eksikliğini görüyordu odasının penceresi.
zaten hep her şeyden çok etkilenen biri olmuştu. çok geçmeden kendini kalbini buz kestiren, kalın yorganlarının altında bile tir tir titreten bir depresyonun içinde buldu.
son aylarda en yakın arkadaşına dönüşen yatağında sevgilisi ile yüzleri birbirlerine dönük, elleri iç içe ve bacakları birbirine dolanık yatıyorlardı. pencere aralık kalmıştı, arada odaya dolan iç dondurucu soğuk ve rüzgar saçlarını oynatıyor, burunlarını üşütüyordu. bugün yeşil lens takmış olan çocuk ellerini ellerinden çekip beomgyu'nun kulaklarına yerleştirdi.
beomgyu homurdandı. "ellerim üşüyecek şimdi. geri tut hemen."
diğeri kıkırdadı. "çok şımarıksın, seni çok şımarttım. ben olmasam ne yapacaksın?"
beomgyu burnundan soğuk bir nefes verip kafasını sevgilisinin göğsüne gömdü. saçlarıyla oynamaya başlayan elleri hissetti, çoraplı ayaklarını onunkilere sürttü. sadece nefes seslerinin duyulduğu güvenli bir sessizlik etraflarını sardı.
kısa bir süre sonra kollarında olduğu çocuk boğazından küçük bir mırıldanma sesi çıkardı. beomgyu kafasını kaldırınca yüzünü avucunun içine aldı, yanağını okşadı.
"acaba bir işe girsen nasıl olur?"
beomgyu'nun sessizliğine hafifçe kaşlarını çatıp devam etti. "sana iyi gelebilir, günlerini dolduracak bir aktivite olur. para da kazanırsın hem."
aslında bunu o da düşünmüştü. bir süredir düşünmekten başka hiçbir şey yapmıyordu zaten. delirdiğini düşünüyordu, hayatını üzerine kurduğu tahta temeller bir anda kül olunca kendini motive edecek hiçbir şey bulamamaya başlamıştı. o da çalışmak istiyordu, ama bunu düşündükçe bu fikir büyüyor, büyüyor ve yataktan çıkmak gibi basit bir aktiviteyi bile gerçekleştiremediği devasa ve dondurucu bir çığ gibi tüm uzuvlarının üstüne çöküyordu.
düşündüğünü belirten bir ses çıkardı, zaman donmuş gibi geçen birkaç saniyenin ardından kafasını hafifçe onaylarcasına salladı.
"en azından deneyebilirim. bir yerlere başvururum."
sevgilisi ona gözlerinin içi gülerek baktı ve sıkı sıkı sarıldı. beomgyu başkası olsa mahcup olurdu, hem birisinin onu bu halde görmesinden hem de utanmadan ve düşünmeden gerçekleştirilen bu şefkat gösterilerinden. onunla böyle hissetmiyordu, onun huzurunda olmak kendisiyle baş başa kalmak gibi rahat ve güvenliydi beomgyu için.
yaşadıkları kasabadaki sayılı barlardan birinin kapısını elinde tuttuğu acemice hazırlanmış, dosya bulamadığı için A4 kâğıdını dörde katlayarak muhafaza ettiği özgeçmişi ile çaldı. daha reşit değildi, 18ine yeni girmişti ama yerel ünü yaşını da ismini de aşıyordu.
kendisinden yaşça büyük, elleri denizde geçirdiği yıllardan nasırlı ve cüssesi 3 tane beomgyu yemişçesine iri bir adam ona kapıyı açtı. önce suratına, ardından da parmakları arasındaki buruşturacak kadar sıkı tuttuğu kâğıda baktı ve vücudunu kaplayan kaslardan beklenmeyecek şekilde anlayışlı bir ses tonuyla kalın sesiyle konuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
kedilerin alışkanlıkları | yeongyu
Fanfictionev arkadaşlarını teker teker kaybeden yeonjun sorunun kaynağına iner. beomgyu, yeonjun | gerilim/doğa üstü