Günler birbirini kovalarcasına hızlı bir şekilde akıp giderken göbeğim günden güne şişiyordu.
Doğuma çok az kalmıştı ve karnım en fazla ne kadar ağırlaşabileceğini göstermek ister gibi sürekli büyüyordu.
Öyleki artık yataktan bile zor kalkıyor, ayakta beş dakika dursam yoruluyor, sürekli tuvalete gitme ihtiyacı hissediyor, karnımı ellerimle destekleyerek taşıyordum. Bazen ne kadar zorlandığımı gören Marlon karnıma alttan destek vererek yükümü biraz olsun hafifletiyordu.
Geceleri kabuslarla uyanıyor, çoğu zaman kabus görmemek için uyumayı reddediyorum. Gecenin bir körü kan ter içinde uyanmalarım Marlon'un gebeliğimde bir sıkıntı olduğundan şüphelenmesine yol açıyordu ama günler önce kendi evine giden Meredith'ten öğrendiğim birkaç manipüle oyunuyla onu bir süre daha oyalıyordum.
Bebeklerime benim gibi bağlanmadığı için onların defedilmesini isteyecekti, biliyordum. Ama ben onlarsız bir hayat düşünemiyordum. Eğer içimde ki iki küçük can yaşamayacaksa benim nefes almamın da bir anlamı yoktu.
Ama Marlon'u ve çocukları bensiz bırakmaya da hakkım yoktu. Yeterince ayrı kalmıştık.
Ben kara kara ne yapacağımı düşünürken Marlon kollarını uzatıp belime sarıldı.
Onun odasındaydık. Saat gece iki civarındaydı. Ben uyuyamıyordum. Marlon ise düşünceli ifademi seyrediyordu. Bana pek çok soru sormak istiyordu muhtemelen ama yapamıyordu.
O soramıyorsa ben sorayım düşüncesiyle yatakta yüzümü ona dönecek şekilde vücudumu çevirdim.
"- Marlon?""- Söyle bebeğim?" Sesi kısık ve biraz da yorgun gibi duyuluyordu. Yutkundum.
"- Benim öldüğümü biliyorsun, değil mi?"
Kaşları bu kelimeyi duymak dahi istemiyormuş gibi çatıldı ama başını onaylar gibi salladı.
Zaten tahmin ettiğim gerçeği onaylaması yeni soruları sormam için teşvik ediciydi.
"- Daniel'e doğum gününde hayat ağacından bir parça hediye etmiştim. Beni onunla mı yeniden yaşama döndürdünüz." Tekrar başını sallamasıyla içime derin bir nefes çektim.
"- Peki benim hakkımda söylediklerin... Yani ben hastalanmadan önce, biz kavga ederken bana söylediğin sözler..." Gözlerime dikenlerin battığını hisseder gibiydim. Yutkundum tekrar.
"- Gerçekten benim hakkımda öyle mi düşünüyorsun?"Acıyla gözlerini kapatan adam dudaklarını hınçla, parçalamak ister gibi ısırmıştı. Gözlerini yeniden açtığında bakışlarında ki pişmanlığı apaçık görebiliyordum. Başını yavaşça iki yana salladı.
"- Hayır Tara. Hayır yıldız ışığım, hayır. Yemin ederim, atalarım ve çocuklarım üzerine sana yemin ederim o sözleri isteyerek sarfetmedim."Anlamayarak gözlerimi kırpıştırdım.
"- Nasıl yani?""- Ben bir şeytanın kanını taşıyorum bebeğim. Bir cehennem bekçisiyim. Her cehennem bekçisi, cehennemde ki baş mahkumlardan biriyle anlaşma yapar. Senin tartıştığımız gün yanmasına sebep olduğun kağıtlar benim anlaşma yaptığım iblisin serbest kalmasına neden oldu. Anlaşmayı dolaylı yoldan da olsa ihlal ettim o gün. Bu yüzden ihlalin bedeli olarak iblis benim zihnime kötücül fikirler yerleştirdi. Öyle hissetmediğim halde senden nefret ediyormuşum gibi davrandım, çünkü bedenimin kontrolünü kaybetmiştim. Savaşa gidene kadar yanına yaklaşmamamın sebebi de buydu. Sevdiklerimin yanında ortaya çıkan iblisi beynimden atana kadar senden ve çocuklardan uzaklaşmam gerekiyordu. Bu yüzden de savaşa gittim. İblisten kurtulduktan sonra geri dönecektim ama savaş kızgınlaşıyordu. Bu yüzden sana geri dönemedim, özür dilerim."
Sözleri içimde kırık olduğunu bile unuttuğum bir parçayı onardı. Yüreğime ve beynime işledi.
"O söylememiş!" diyerek çığlık attı beynim.
Bizi incitmemiş!
Gülümsedim.
Gözlerimden akan mutluluk yaşlarını elinin tersiyle silen Marlon, belimde duran elini göbeğime yerleştirdi.
"- Şimdi, ben senin aklındaki soruları cevapladığıma göre sen de bana dürüstçe gerçeği söyle Tara."
"- Ne gerçeği?" Dedim burnumu çekerek.
Ciddi ifadesi beni ürkütmeye başlarken kaşları tedirginliğimi perçinlemek ister gibi derince çatıldı.
"- Seni öldürüyor, değil mi?"
Dudaklarım şokla aralanırken Marlon benim ifademden cevabı öğrenmiş oldu.
Gözlerini az önce olduğu gibi acıyla kapattı.
"- Sen, sen nereden biliyorsun bunu? Ne zaman öğrendin?"
"- Meredith'le, yani annemle kaybolduktan sonra sizi bulduğum ilk an bunu hissettim. Günlerdir susuyor ve ondan kurtulma fikrini kabullenmeni bekliyorum, ya da en azından gelip yaşadığın sorunu bana anlatmanı bekliyorum. Rahminden dışarıya iki ayrı enerji yayılıyor. Biri tıpkı senin sihrin gibi aydınlık. Hastalığından kurtulmanı sağlayan da o aydınlığın sahibi olan bebeğimiz. Diğer enerji ise benim büyüm gibi karanlık ve uğursuz. Seni yeniden hasta edende bu karanlığın sahibi olan bebeğimiz. Ve bunu anlamak inan benim için hiç zor değil Gracelýnn. Kanıma ait her canlıyı hissedebilirim. Ve bana benzeyen o lanetli bebeğin öldürücü gücünü de seni nasıl zehirlediğini de hissedebiliyorum."
Yüzümü buruşturarak kollarının arasından çekildim.
"- Bebeğim lanetli değil!""- Evet, lanetli!" O da benim gibi dikleşerek yatar pozisyondan oturur hale geldi.
"- Tıpkı benim gibi doğuştan kara büyücü olarak varoldu. İblis kanına yatkın olacak. Senin gibi akpare olmak yerine benim gibi ölüm karalığında o.""- Hayır Marlon! Sen de bebeğimiz de lanetli değilsiniz."
"- Lanetliyiz Tara. Ve ikimizde sana zarar veriyoruz."
"- Bu önemli değil-"
"- Nasıl önemi olmaz?! Senin hayatını çalıyor! Ben bir kere senin hayatını çaldım zaten. Şimdi lanetli tohumumun da aynısı yapmasına izin veremem. O bebeği yarın rahipler tarafından aldıracağız Gracelýnn. Başka bir ültimatom yok. Anladın mı?"
Sert ve kararlı çıkan sesi öyle netti ki aksine söylemek istesem de dudaklarımı açamadım.
Sadece ağladım.
Gözyaşlarımı gören adamın ise kararlı ifadesi aynen kalmaya devam etse de bakışları yumuşadı. Yatakta aramızda açılan mesafeyi kapatıp başımı göğsüne yasladı. Yatakta dizlerimizin üzerinde duruyor ve sarılıyorduk. Marlon'un alnıma değen sıcak dudakları ilk hıçkırığımın hemen ardından geldi.
Orada ne kadar süre kocamın göğsüne yaslanarak ağladım bilmiyorum.
Tek bildiğim Marlon'un haklı olduğuydu.
Bana zarar veren bebeğimizden kurtulmalıydık.
Bu doğru bir karardı.
Ama ben bunu yapmak istemiyordum.
Ondan vazgeçmek istemiyordum.
Yapmam gereken şey ile yapmak istediğim şey arasında sıkışıp kalmıştım.
Son zamanlarda sürekli yaptığım gibi yine gözlerimi kapatarak yaratıcıma yalvardım.
Ve dualarımın arasında bir yerde uyuyakaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsuz Düşes Canlandı
FantasyBen Gracelýnn Tara Valentin. İlk yaşamımda aristokrat bir leydiydim. İkinci yaşamımda ise 21.yüzyılda İspanya'da yaşayan biriydim. Okumayı severdim. Gençlik yıllarımda okuduğum bir romanda ilk yaşamımda ki kocamın ana karakteri olduğu bir hikâyeyi...