34

619 60 11
                                    

Karşımda duran adam yaklaşık iki metre boyunda, kalıplı, esmer tenli, ela gözlü biriydi. Tek gözü kör olacak ki üzerinde genelde korsanların taktığı siyah bant vardı. Arkasında kısa turuncu saçlı, güleç yüzlü bir adam vardı ve bana parlayan gözlerle bakıyordu. Onun boyu da epey uzundu ama esmer adam daha iriydi ondan. Turuncu saçlı adam sempatik dururken, esmer olan kaya gibi sertti. 

"- Ne dedin?" Diyen sakin ama tehditkar sesin sahibi esmer adam çenesini öyle bir sıkıyor ki dişleri kırılacak diye bir an korktum.

Bana mı dedin diyecektim ama direkt gözümün içine bakarak sorduğu için diyemedim. Neyi sorduğunun da gayet farkındaydım.
"- 'Sizin götümün lordu kaplanınıza kimse keyfinden hizmet etmiyor burada' dedim."

Hiç teklemeyen sesim beni bile şaşırtırken turuncu adam keyifle kaşlarını kaldırdı ve 'vay be' der gibi dudaklarını bükerek başını salladı.

Gözüm ikide bir ona kayıyordu çünkü aurası altın gibi parlıyordu. Aslına bakılırsa aurası portakal gibi turuncuydu. Tıpkı kafası gibi. Meredith gibi bu adam da tek bir renkten ibaretti sanki.

Hep aynı renkleri görmekten travma geçirecektim artık.

Marlon'un sarayı da kapkara ve kasvetliydi, tıpkı kendi gibi.

Etrafımda ki herkes başka renk yokmuş gibi tek renge bürününce kendimi garip hissediyordum. Çünkü ben her renge bayılırdım. En çok beyazı sevsem de her an beyazlar içinde değildim. Ya ben çok gariptim ya da bunlar çok değişikti.

Evet, konumuz bu değil. Olabilir. Bırakın da boş konuşurken sakinleşeyim.

"- Terbiyesiz seni! Lord-" Aniden sakin ifadesi yıkılan ve bağırmaya başlayan esmere garip garip bakarken turunculu uyarır gibi öksürdü ve onun önüne geçti. Bana sıcacık bir gülümseme sunduktan sonra elini davet eder gibi ileri uzattı.
"- Merhaba hanımefendi. Benimle bahçeye kadar gelip sizinle konuşma şerefini bahşeder misiniz?" Ona şaşkınca bakma sebebim beni azarlamaması değildi. O da vardı ama gülüşü daha şaşırtıcıydı.

Gözlerim büyüyerek gülüşünü izlerken hipnoz olmuş gibiydim. Hayran hayran parladığına emin olduğum gözlerimi kırpıştırarak sorgulamadan gösterdiği gere doğru yürümeye başladım.

"- Ah! Gracelýnn, canım benim ben de geleyim mi? Az önce şok geçirdin ya, bir tanıdığın desteğine ihtiyacın vardır belki." Meredith'in sesiyle irkilerek kendime geldim ve turuncu beye bakarak başımı salladım. Gülümseyerek cevap veren adam, yanıma geçip yolu göstererek yürümeye başladığında Meredith ve esmer birkaç adım arkamızdan bizi takip ediyordu.

Biraz sonra sarayın arka bahçesine ulaştığımda arkama bir bakış attım. Bu çıkışı bulduk demekti. Bahçeye giden yolu çoktan ezberlemiştim. Sağ sağlim yatakhaneye dönersek krokiye eklerdim.

Bahçedeki kamelyaya beni yönlendiren adamı izleyip aramıza biraz mesafe bırakarak yanına oturdum.

Derin bir nefes veren adam bana birkaç saniye boyunca öylece bakınca tedirgin oldum. Gözlerim çayırda çimende dolaştı durdu. En sonunda sinirle adama döndüm.
"- Buyrun, ne var? Öldürecek misiniz beni? Ondan mı tenhaya çektiniz? Ne var yani? Ne?!"

Aniden kıkırdamasıyla olduğum yerde korkuyla sıçradım. Bağırıp çağırsaydı da bu kadar belirsizlik içinde bırakmasaydı keşke.

"- Sakin olun hanımefendi. Kimseye zarar vermek gibi bir niyetim yok. Hem bunu niye yapayım ki?"

"- Ne bileyim? Pek kıymetli lordunuza laf ettiğim için belki?" Gülümseyerek başını iki yana salladı. Esmer adam burnundan öfkeyle soluyarak bana yaklaşıyordu ki turunculu elini kaldırıp onu durdurdu.

Ruhsuz Düşes CanlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin