16| Yürek Yakan Temas

1.3K 80 5
                                    

Yaklaşık 2 yıl önce;

Üzerime düşen yağmur tanelerinden korunmak için koşarken ayağımın çamurlar arasında görünmeyen bir taşa takılmasıyla, "- Ayy!" Diye bağırarak yeri boylamak üzereydim ki belime sarılan kollarla son anda düşmekten kurtuldum.

"- Dikkat edin prenses." Başımı arkamdan sarılan adama çevirdiğimde onun arşidük Valentin olduğunu gördüm. Kolları hâlâ belimdeyken yönümü ona çevirdim. Kollarını çekmesini beklesem de bunu yapmamıştı. Yüzüne bakarken koştuğum için nefes nefeseydim ve arkamı dönünce ne kadar yakın durduğumuzu yeni farketmiştim. Aniden yanaklarımın alev almasıyla kendimi geri çekerken ayağım tekrar bir şeye takılmış ve ben geriye doğru düşüyordum. "- Ayy! İmdat!" Yine belime sarılan kollarla kurtulmuştum. Refleksle ellerimi göğsüne koymuş öylece kalakalmıştım. Düşmek üzereyken sımsıkı kapattığım gözlerimi hemen dibimdeki adama karşı sonuna kadar aralamıştım. Şaşkın tavşana benzediğime emindim.

Dudakları iki yana kıvrılan adam belimden sıkıca tutuyordu. "- Sanırım sizi bırakmasam daha iyi prenses. Kollarımın arasında güvendeyken burdan ayrıldığınızda yere çakılacak gibi oluyorsunuz." Dudakları alayla bükülürken dudaklarını gülmemek için birbirine bastırmıştı. "- İmdat mı? Gerçekten mi?" Dayanamamış olacak ki kahkaha atmaya başladı.

Bakışlarım dudaklarına kayarken kaşlarım çatıldı. Ellerimden biriyle göğsüne vurdum. "- Ne gülüyorsunuz? Komik mi?" Çenemi ve burnumu sinirle havaya kaldırdığımda bakışları onları bulmuştu.

Başını hafifçe sağa doğru eğerken bakışları yüzümün her yerinde geziniyordu. Bir ara göğsüne vuran elime bakmış ve dudağını kibirle bükmüştü.
"- Evet, komik."

Benim dudaklarım'da aynı ifadeyle bükülürken ağzımdan 'hıhh' diye bir ses çıktı.
"- Neymiş o komik olan? Benimle dalga geçmeniz mi?"

Dudakları alayla kıvrılırken başını iki yana salladı.
"- Sizinle dalga geçmiyordum ama öyle algıladıysanız siz bilirsiniz."

Kaşlarımı daha çok çattım.
"- Nasıl dalga geçmiyorsunuz? Basbaya alay ediyorsunuz işte."

"- Hım, sanırım alay ettiğim doğru olabilir. Ama sizinle değil hareketlerinizle alay ediyordum. İstemeden alıngan prensesimizi üzdüm mü? Aman Tanrım. Korkunç bir insanım. Affedin beni prenses. Lütfen kellemi almayın. Kellemsiz çok çirkin olurum." Yanaklarımı şişirip ofladım. Basbaya dalga geçiyordu işte. Ama benimle alay etmekte haklı olabilirdi çünkü ona sitem etmeye devam etmek yerine son söylediğine cevap vermiştim.

Vücudunu süzerken dudaklarımı büzmüştüm.
"- Bence o kadar da çirkin olmazsınız. Tamam yüzünüz de çok güzel ama onsuz da yaşıklı olurdunuz bence. Sadece biraz garip görünürdü. Başı olmayan taş gibi bir vücut görsem... ımm korkabilirdim."

Sözlerim bitince yüzüne bakmıştım. Ve duraksamıştım çünkü eğlenen parıltılarla dolu olan gözleri sözlerimi gözden geçirmeme neden olmuştu.

Gözlerim büyürken telaşla mırıldandım.
"- Yani şey- off saçmaladım işte. Kusura bakmayın." Dedikten sonra yine hızla geri çekilecektim ki kollarının belimi bırakmamasıyla kıpırdayamadım.

Şaşkın bakışlarımın hedefi olurken boğazını temizleyen adam yavaş hareketlerle ellerini çekip bir adım geriye gitmişti. "- Affedersiniz."

Ben de bir adım geri atarken aklımda ki soruyu sormayı ihmal etmedim.
"- Burada ne arıyorsunuz Bay valentin?"

"- Babanızla ata binecektim. Bu yüzden sarayı ziyaret edeyim dedim. Rahatsız mı oldunuz?"

Ruhsuz Düşes CanlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin