5.Bölüm

56 4 12
                                    

                         İyi okumalarrr 🫠

Bölüm şarkısı;
Until We Go Down~Ruelle

                                  🌪️

Karşı çıksa da onu dinlemeyerek koyduğum atlet parçaları alnından ve koltukaltlarından alarak kabı içine bırakıp kabı alıp köşeye bıraktım. Vücut ısısı çok yüksek değildi.

Gözleri yumulu adamın yüzüne seyre dalmışken alnından boncuk boncuk ter damlaları ve dudaklarının arasından, "Yapma amca.. ne olur yapma." dökülen fısıltılarla dizlerimin üzerinde emekleyerek yanına vardım.

"Hayır amca! yapma." çaresiz ses tonuyla parmaklarımı koluna dokundurarak, "Uyan, kabus görüyorsun." dedim fısıltıyla.

Kendi sesimi kendimi zor duyarken daha yoğun ses tonuyla, "Uyan!" dedim.

Beni duymuyordu, şu an kaybolduğu kabusundan çıkamıyordu.

"Amca acıyor, yapma." daha fazla dayanamadığım ses tonuyla kolunu sertçe sallayarak, "Uyan, kabusun içindesin!" diyerek bağırdım.

Birden gözlerini aralayarak hızla bakışlarını bana çevirip kolunu tuttuğum elimden kurtuldu. Alnından boynuna doğru akan ter damlaları rahat etmiş olacak ki sertçe boynunu elinin tersiyle sildi.

Rahatsız olmasını istemediğimden ayaklanarak, kuzinenin yanında ki yerime gidip yavaşça yerime oturdum.

Konuşmadı.. konuşmadım.

Kapanmayan radyodan çıkan müziğin melodileri havada uçuşurken sönmeye duran sobanın çıtırtıları sessiz odada yankılanıyordu.

Zihnimin yine verdiği uyarı çanları sertçe durdurarak anıları gözlerimin önüne sermesine izin vermedim. Şimdi değildi.

"Çay yapar mısın?" duyumsadığım soruyu doğru mu duydum?

"Hı?"

"Çay demler misin?" dudaklarımı yumarak kıvrılan dudaklarıma engel olamadım, adam çay sevdalısı.

Harbi saat kaç olmuştu?

Ona cevap vermeden yerimden doğrularak mutfağa geçip ocağın üstünde ki demliğe su koyarak ocağın altını yaktım. Tezgahın üzerine bıraktığım kirli tabakları sudan geçirip makineye yerleştirdim.

Soba sönmek üzere olduğundan odaya geçip, sobanın yanında yedek bulunan odunları alarak araladığım kapağın boşluğundan içine yeteri kadar atınca tekrardan kapattım kapağını.

Mutfağa geçerek kaynayan suyla çayı hazırlayıp kısık iyice deminin alması için altını kısık ateşte tuttum. Aldığım iki ince belli bardaklara çayları dökerek yanına doğru ilerledim.

Odaya girdiğimde tek kişilik koltukta üstüne giydiği sweat ve eşofmanla oturur halde gördüm. Aceleyle yanına giderek, "Yaran acır." dedim.

"Acımaz." dedi düz sesiyle.

Elimde ki çaylardan birini alarak arkasına yaslanıp bakışları bendeyken, "Karşıma otur." dedi.

Ret edecekken, "Sakın! otur." demesiyle el mecbur yavaşça karşısında ki tekli koltuğa oturdum.

"İsmin ne ufaklık?" sakince sorduğu soruya, "Mehru.. Mehru Ayışık." sakince cevapladım.

"Mehru.." gözlerimi gözlerine çevirip siyahın koyu tonlarında olan harelerinde gezdirdim harelerimi. "Bende, Karan Mahir Sakman." diye devam etti.

Başımı sallayarak karşısında zapt edemediğim titreyen vücudumun titremesinin geçmesini umarak elimde sıkıca tuttuğum çaydan bir yudum aldım.

KARANLIĞA DİRENİŞ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin