13. Bölüm: BEYAZ ZAMBAK

42 5 3
                                    


13. Bölüm sizlerle beğenmeniz umuduyla. Satır arası yorum yapmayı unutmayın:)

...

Derin Kararslan
-16 yıl önce-

Bakışlarım elimdeki silah ve karşımdaki hedef tahtası arasında gidip geliyordu. Evet elimdeki bir silahtı, bunu birkaç yıl önce öğrenmiştim ama şimdi kullanmayı bile biliyordum. Babam öğrettiriyordu. Dövüşe de başlamıştım, bazen canım acıyordu ama olsundu. Bir arkadaşımın da tekvandoya gittiğini biliyordum, onların öğrendiği şeyler benimkinden biraz farklı olsa da benzerdi.

Babam bizi çalıştırtmıştı ama ilk defa yanımızda durmuş atış yapmamızı bekliyordu. Bakışlarım önce benim gibi bir hedef tahtasının önündeki Deniz'i sonra aramızdaki babamda oyalandı. En son ise bahçenin diğer ucunda bize bakan annemde. Annem, babamın bizi bu konularda eğitmesinden şikayetçiydi. Babam annem görmesin diye eğitimlerimizi başka yerde yaptırırdı ama bugün hem kendi gelmiş hem de evimizin bahçesinde yaptırıyordu.

İkimizde daha silahlarımızı ateşlememiştik. Babam "Hedefi tam kalbinden vurun." dediğinde bakışlarımı karşımdaki insan şekline sahip hedefin kalbide yerleştirdim. Silahı ayarladım, emniyetini çektim ve tetiğe bastım. Benimle hemen hemen aynı zamanda Deniz de tetiğe basmıştı. Ben hedefe daha çok yaklaşmıştım. "Getirin." Dedi babam adamlarına bağırarak. Rasim Kararslan oldukça otoriter biriydi. Kurallar konusunda katıydı ve bu biz bu kurallara uyardık.  Uymadığımız zamanlar bize kızardı ama canımızı acıtmazdı.

Adamlarımız, elleri bağlı bir adam getirdi. Babam adama doğru ilerledi ve bize baktı. "Yaşamak için korkusuz, yaşatmak için acımasız olmalısınız." Dediklerini tek tek aklıma kazıdım.

Babam tekrar aramıza yerleştiğinde adamlarımızdan biri elleri bağlı adamın ellerini çözdü. "Şimdi yaşamak için kaçıp işinizi şansa bırakabilir ya da zalim olup yaşayabilirsiniz. Karar sizin." Babam cümlesini bitirir bitirmez adam bize ilerledi. İkimizde bir adım geriledik ve birbirimize yaklaştık. Adam ise belinden bir silah çıkarıp emniyetini açtı ve bana doğrulttu. Aynı saniyelerde Deniz elindeki silahı adama doğrulttu ama ateşleyemedi. Adam bize yaklaşmaya devam edince bir adım daha geriledik. Adam silahın yönünü Deniz'e çevirdiğinde hiç düşünmeden adamın silah tutan kolunu vurdum.

Arkamdan bana sarılan annemi hissettim. "Hayır, Derin hayır!" Karşımdaki adamın acı çığlıklarını umursamadan anneme uyarak eve girdim. Annemin bir kolunun altında ben diğerinde Deniz vardı. İkimizinde gözlerinden yaş akmıyordu.

Odamıza çıkıp birlikte yatağa oturduk. "Siz bu dünyanın insanı değilsiniz. Olmayacaksınız, buna izin vermiyeceğim." Annem içli bir nefes verdikten sonra bize döndü. "Kendinizi korumanın tek yolu birilerine zarar vermek değil. Bana söz verin asla birinin ölümüne sebep olmayacaksınız."

İkimizde söz verdiğimizde annem başımız üstüne küçük bir öpücük bıraktı. Deniz kendi yatağına ilerleyip içine girdi. Annem ise bana döndü. "Biliyorum kardeşini korumak istedin ama bunun için birine zarar vermek seni yavaş yavaş öldürür kızım. Önce saf duygularını sonra ruhunu." Yatağın içine girdiğimde pikeyi üzerime örttü annem. Baş ucumda oturmuş eli ile omzumu ovuyordu. "Ben seni beyazlar içinde görmek isterim kızım, kırmızılar içinde değil. Bana bir söz daha ver güzel kızım. Beyazlar içinde olduğun gün gel yanıma, göreyim seni. Nerde olursam ol gel annene, ben seni görürüm."

"Söz veriyorum anne." Ne olduğunu pek anlamamıştım ama bundan sonra beyaz giyindikten sonra anneme gösterecektim. Sözümü tutacağımı bilerek gözlerimi yumdum.

Kayboluş MahkemesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin