Bölüm 8

118 14 14
                                    

HAEARN

"Site orduları Dani Bordr öncülüğünde Annwn Tapınağı'na bir saldırı gerçekleştirmişler. Ejderha kahinlerinin bir çoğu öldürülmüş. Pridd Sober ile Balder Stefanson ise kaçmayı başarmış. "

"Peki. Çekilebilirsin."

Bir "oh" çekiyorum. Pridd'in hala yaşadığını duymak beni mutlu ediyor. Amcam dediğim o canavarın eline düşmediği için şükrediyorum Kelt Tanrılarına. Şu an da onların Hjälte'ye veya Goch'a sağ salim ulaşmaları için dua etmekten başka bir çarem yok. Dualarımın geri çevrileceğinden yüzde yüz emin olsam da ; bir yanım umut ışığına sımsıkı sarılıyor. Yaptığım şeyin affedilir olmadığı aşikar. Kendimden nefret bile edemiyorum çünkü kendime nefret edilecek kadar değer vermiyorum artık. Zavallı, başkaları tarafından kontrol edilen bir kukladan fazlası değilim. Lanet etmek, ağlamak ya da haykırmak içimde yanan pişmanlık ateşini söndürmeye yetmiyor. Çocukluk aşkımın-sevdigim kadının- kanını elime bulayarak lanetlendim. Aşağılık bir adamın olabileceğinden daha kötü bir durumdayım. Vicdanımi bir nebze de olsun rahatlatmak için Ddraig Goch'a yardım etmek zorundayım. Artık bir kukla olarak yaşamak istemiyorum. Kötülükler son bulduğunda Oakwood'da kaybolmayi ve yolumu bir daha bulamamayı istiyorum.

Goch, günden güne daha da hazır bir hale geliyor. Onları büyük bir tehlikenin içine attığımın farkındayım; onlarda bunum farkında fakat işin garip yanı, hiçbiri buna karşı çıkmıyor. Goch efsanesinin can bulmuş haline seve seve yardım etmek istiyorlar. Kendilerinden olana sahip çıkmak istiyorlar. Canla başla çalışıyor olmamız bizi birbirimize kenetliyor. Savunma  hatlarımız çok daha iyi bir durumda. Gerekirse diye gün yüzüne çıkardığımız silah stoğu hala iş görüyor. Sokaklarda tatlı bir telaş var. Bu manzaraya şahit olmak Goch'un değerini bana bir kez daha hatırlatıyor.

Meşe ağacından yapılma sandalyemde huzursuz bir şekilde kıpırdanırken içeriye o giriyor. Odamın duvarlarını boydan boya saran meşe dallarını inceliyor bilmiş bir edayla. Sarı saçları her zamanki gibi üzerinde uğraşılmışa benziyor.

"Siz Gochlular meşe ağacına garip bir değer veriyorsunuz. Sıkıcı olsa da insana huzur veren bir yapısı var."

"Oturmaz mısın Gunnar? "

"Hay Hay!"

Kendini beğenmiş tavirları beni sinir etmeye yetiyor. Sakin olmak zorundayım. Ittifağı ayakta tutabilmek ve Pridd'in can güvenliğini sağlayabilmem için Gunnar Jökullson'a ihtiyacım var.

"Pridd ve Balder'dan haber var mı Gunnar?"

"Çok sabırsızsın Haearn. Evet. Şu an Hierakonpolis Vadisi'ndeler. Hjälte'ye doğru geliyorlar. Ulaklarım onları her daim takip ediyor."

"Bu güzel bir haber. Peki şimdi Dani Bordr hakkında ne yapacağımızı konuşalım. "

"Fazla hızlısın Haearn. Gerçi çocukken de böyleydin ama bu seni bazı şeyleri yapmaktan alıkoymadı. Amcasına kafa tutan bir yeğen kadar heyecanlı bir şey yok. "

Karşımda durmuş beni eleştiriyor Hjälteli piç! Sakin olmak zorundasın Haearn!  Sakin olmak zorundasın. !

"Bu sandalye çok rahatsız edici. Hjälte derileri ile daha farklı şeyler tasarlayabilirsiniz. Eminim çok daha iyi olur."

Sağ kaşını kaldırıp laf sokmanın verdiği haz ile gülümseyerek bana bakıyor Gunnar. Iç çekerek konuyu değiştiriyorum.

"Bu tür saçma konuları konuşmak için gelmedin buraya öyle değil mi Gunnar?  Ittifakımızı güçlendirmek zorundayız. "

"Merak etme Haearn. Ittifakı bozacak değilim. Ittifakı bozmak bana hiçbir yarar sağlamayacak. Bunun bilincindeyim."

Daha fazla tutamıyorum kendimi. Ağzıma ne gelirse söylüyorum.

"Site devletlerinin amcam ile birlikte en güvenilmez adamlarından birisin. Bu bir oyun değil Gunnar! Site devletleri büyük bir karmaşanın eşiğinde. Dani Bordr, Pridd'i ele geçirmek için elinden ne geliyorsa yapacak. Onu engellemeliyiz! Zehrini akıttığına göre Hjälte'ye geri dönebilirsin. Söylediklerimi de unutmazsan iyi edersin."

Sözlerim bitiyor. Nefes nefese kalıyorum. Sinirin verdiği etkiyle yüzüm kızarıyor. Yumruklarımı sıkarken diğer yandan Gunnar'a dik dik bakmayı ihmal etmiyorum.

Gunnar eğlendiğini gösteren bir surat ifadesiyle yerinden kalkıyor. Şerefsiz bir gülüş eşlik ediyor yüzüne. Arkasını dönüyor ve kapıya doğru ilerlerken ahşap tabaktan bir siyah elma alıyor. Kapıdan çıkarken elmayı ısırmayı da ihmal etmiyor. Çıkan ses yeniden sinirlerimi bozuyor.

Söz veriyorum kendime. Her şey bittiğinde ve bu karmaşa nihayet sona erdiğinde, bu pisliği kendi ellerimle öldüreceğim!

Kan Olimpiyatları 2 -Kızıl EjderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin