Bölüm 5

160 18 6
                                    

BALDER
Güneş ışıkları, uzun ve ince olan sarı perdelerden sızarak beni uyandırıyor. Uyku sersemliği ile sağ kolumu yatağın diğer tarafina atıyorum fakat Pridd'in gitmiş olduğunu fark ediyorum. Beni uyandırmak istemedi sanırım diye düşünürken yataktan doğruluyorum.  Çıplak olan vücuduma baktığımda sargıların artık olmadığını görüyorum. Göğsümde, omzumda, boynumda ve el bileklerimde küçük mor lekeler var. Sülüklere lanet ediyorum fakat en azından hayattayım. Pridd'leyim. Hayatın ta kendisi Pridd ile...
Ayak parmaklarım taş zemine değdiğinde hafif bir ürperti kaplıyor içimi. Odayı kısılmış gözlerle incelerken benim için ayrılmış kıyafetleri görüyorum. Su keçisinin yününden yapılmış kar kadar beyaz bir kazak ve Hjälte'nin geleneksel kahverengi derisinden yapılmış bir pantolon var. Pantolonun yanındaki  kısa sandallar da yine aynı şekilde kahverengi deriden yapılmış giyilmeyi bekliyorlar. Giyinirken zorlanıyorum. Bedenim hala ağrı sızı içinde. Giyinirken yaptığım bazı ani hareketlerden dolayı yüzüm ister istemez buruşuyor. Sarı ve turuncu renkli garip odayı son bir kez süzerek odadan çıkıyorum. Bazı ejderha kahinleri koridorlarda grup halinde dolaşıyor. Ikili olan rahipler aralarında bir şey konuşuyor fakat beni gördüklerinde konuşmaları anında bitiyor ve bana gülümseyip hızlı adımlarla oradan uzaklaşıyorlar. İlerliyorum. Turuncu taşlardan yapılan sarmal merdivenden yukarı çıkıyorum. Karnım gurulduyor. Bir an önce bir şeyler yemeliyim. Her adımımda merdivenin eni daralıyor. En sonunda tepeye ulaşıyorum ve yuvarlak olan kapıyı açıyorum. Annwn Tapınağı'nın terasına hayran kalıyorum. Dağların eşsiz manzarası, güneş kuşlarının esrarengiz kanat çırpışları ve bulutların birbirlerine değerek ilerlemesi.... Hepsi bir ahenk içinde. Karşıda duran büyük ve oval olan masada, WiseKahler'i ve Pridd'i görüyorum. Manzaranın tadını çıkararak bir şeyler yiyorlar. Pridd beni görüyor ve el sallıyor. Yanlarına gidiyorum. Pridd'in dudaklarına küçük bir buse konduruyorum. WiseKahler öpücükten dolayı olacak ki gözlerini gökyüzüne dikiyor.

"Bakıyorum iyileşmişsiniz Balder Stefanson. Artık yemek yiyebilirsiniz. Sizin için Hjälte'den bunları getirdik. Umarım beğenirsiniz. Annenizi ve kız kardeşinizi durumunuzdan haberdar ettik.

"Onlar nasıl? İyiler değil mi? Ben.. ben onları çok özledim. Hep aklımdalar. Bensiz ne yaparlar bilmiyorum."

"Endişelenecek bir şey yok merak etmeyin Hjälteli Balder. Güvendeler ve onlara bir miktar koruma da sağlamış durumdayız."

"Minnettarım WiseKahler. Teşekkür ederim."

"Yemeğimize başlayalım değil mi?"

Masada birbirinden lezzetli yemekler var. Goch ve Hjälte yemeklerini mideme indiriyorum. Pridd ile gülüşüyoruz. Yeniden hayatta olduğumu hissediyorum. O kadar tehlikeye rağmen eğlenebildigimi ve insan olabildiğimi kalbimde yaşıyorum. Yemeğimizi bitiyoruz ve ayağa kalkıyoruz. Pridd ile birlikte terasta kol kola bir yürüyüşe çıkıyoruz. WiseKahler arkamızda sessiz adımlarla ilerliyor.

"Nasıl oldun Balder? Kendini iyi hissediyorsun değil mi?"

"Senin yanında olduğum sürece kendimi iyi hissediyorum Pridd. Annenden bir haber var mı?"

"Hayır... Onu çok özledim Balder. Onun için endiseleniyorum. Düşüncelerini artık duyamıyorum. Onu kurtarmam lazım."

"Merak etme Pridd. Anneni yanımıza alacağız. "

"Ah" diye bir ses geliyor arkamızdan. Dönüp bakıyorum ve WiseKahler'i kanlar içinde yerde görüyorum. Kafasına saplanmış bir okla gözümün önünde öylece duruyor. Hemen yanına koşuyorum. Pridd ağlamaya başlıyor. Ellerimiz kanlanıyor. WiseKahler'in garip renkli gözleri açık kalıyor.

Kan Olimpiyatları 2 -Kızıl EjderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin