Bölüm 1

432 16 17
                                    

PRIDD
"Dan ciddoros healma
Arşakuninarya selba
Torebas torebo Tigran
Urriaha oll tull"

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

Gözlerim birden açılıyor. Sonuna kadar açık tutuyorum onları. Nefes nefeseyim. Terden dolayı saçlarım alnıma yapışmış beni rahatsız ediyor. Aklımda sürekli bu dörtlük var. Garip bir şekilde Cleusince olduğunu biliyorum yazılanların fakat anlamını bilmiyorum. Nefesimi zar zor kontrol altına alıyorum.Sarı ve turuncu taşlardan oluşan küçük bir odadayım. Etrafıma baktığımda bir sandalye ve üzeri Goch'un geleneksel yemekleriyle donatılmış bir masa görüyorum. Masa ve sandalye açık renk ahşaptan yapılmış ve üzerleri sarı ve turuncu renkli değerli küçük taşlarla süslenmiş. Kendimi nedense çok daha iyi hissediyorum. Dinlenmek üzerimdeki rehaveti dağıttı. Bir dakika içinde birçok farklı şey farkediyorum. Üzerimde hafif bir kumaştan ve göğüs uçlarımı belli eden bir gecelik var. Kırmızınım tonlarından oluşan bu gecelikte, kırmızı bir deniz gibi renk değiştiriyor. Bir renk seli hakim geceliğe. Doğrulduğum yerden kalkıyorum ve ayaklarımı sarı ve turuncu renkli soğuk taşlarla buluşturuyorum. Kaç gündür bu yatağa gömülüyüm bilmiyorum. Adım arttıkça vücudumdaki sızı artıyor. Masaya doğru yaklaşıyorum. Yaklaştıkça midemden gelen sesler güçleniyor. Elimi Goch erikleri denilen siyah ve küçük eriklerin olduğu tabağa uzatırken aklıma Balder geliyor. En son nefes almadığını hatırlıyorum. Ölmüş olamaz.  Hjälteli Balder bu diyarlardan göç edemez. Hemen odamın kapısına koşuyorum. Kapıyı açmak için bir hamle yaptığımda kapı kayboluyor. Artık bu tarz şeylere şaşırmak gelmiyor içimden. Arkama döndüğümde kapının diğer duvarda belirdiğini görüyorum. Kapıya doğru adımlarımı hızlandırıyorum. Elim kapının tokmağını kavrıyor ama nafile..
Kapı yeniden ortadan kayboluyor. Artık çıldırma noktasına geliyorum. Benimle dalga geçen bu odayı yerle bir etmek istiyorum. Ddraig Goch gücünü damarlarımda hissediyorum. Işık huzmesi bedenimi sararken ellerimden akan gücü duvarlara yönlendiriyorum. Yıkılacak gözüyle baktığım duvarlara hiçbir şey olmuyor. Tekrar tekrar deniyorum fakat hiçbir sonuç alamıyorum. En sonunda vazgeçiyorum ve sandalyeye oturuyorum. Su yeşili gözler bir an olsun aklımdan çıkmıyor. Onu bu tür tehlikelerle baş başa bırakmamalıydım. Hjälte'nin güvenli kollarına onu sunmalıydım. Benim yüzümden bu denli acılar çekmesi kahrolmama neden oluyor. Öldüğüne asla inanmıyorum. Onu sıcaklığı ve ışığı kalbimde atıyor. Karnımdan gelen gurultular, kulaklarımı dolduruyor. Eğer Balder'ı koruyacak ve onu tehlikelerden uzak tutacaksam; güçlü olmak zorundayım. Hemen masaya gidiyorum ve yiyemediğim tepe eriklerini yiyorum. Her ısırıkta; ağzıma gelen her tad ile Goch'u hatırlıyorum. Eriklerin tadına varırken kapı açılıyor ve içeriye yaşlı bir adam giriyor. Turuncu renkli cübbesi, sarı ve kırmızı renkli büyük taşlardan yapılma kolyesi ile bir ejderha kahini olduğunu anlıyorum. Kafasında saç kalmamış ve göz altları çökmüş olan kahin konuşmaya başlıyor.

"Hoşgeldiniz Pridd Sober nam-ı diğer Ddraig Goch. Bizi onurlandırdınız. Yıllardır ejderha kahinleri olarak bu anı bekledik. Siz.. siz çok özel bir insansınız. Bu arada kendimi tanıtmadım; ben turuncu kahin Platrus. Sizi korumaya yeminli WiseKahler'in yardımcısıyım. Bugün, Ejderha Kahinleri Meclis üyeleriyle tanışacaksınız. Aklınızdaki soruya hemen cevap vereyim ; Balder Stefanson'un durumu gayet iyi fakat biraz daha dinlenmesi lazım. Merak etmeyin onu istediğiniz zaman görebilirsiniz.

" Teşekkür ederim. Beni mutlu ettiniz"

Platrus'un rahatlamamı sağlıyor. Balder'ın iyi olması beni çok ama çok mutlu ediyor. Hjälteli hayat ışığım o benim. Sarı saçlarıyla canıma renk katan tek adam. Seviyorum elimde değil. Hjälte'nin ve benim yegane sahibim Balder. Düşüncelere dalmışken iki küçük kız giriyor odaya. Sarı renkli elbiseleri ve sıkı örülmüş açık sarı saçlarıyla çok sevimliler. Onları görünce gülümsüyorum. Çocuk sahibi olmayı her zaman istedim. Balder ile olan ilişkimin meyveleri bu iki küçük kız kadar tatlı olur mu merak ediyorum. Adlarının Zen ve Ken olduğunu öğrendiğim küçük kızlar ellerinde muhteşem ötesi bir elbise tutuyor. Bordo renkli,belden doğru genişleyen,etekleri volanlı ve üzeri yakutlarla süslü bu elbise beni büyülüyor. Zen ve Ken kızları giyinmeme yardım ediyor. Giyindikten sonra sıra saçlarıma geliyor. Sandalyeye oturuyorum. Duvarda, sarı çerçeveli oval bir ayna beliriyor. Yüzümün ve saçlarımın tamamını görebildiğim bu aynada kendimi dikkatli bir şekilde izliyorum. Kızlar işe koyuluyor. Saçlarımı siyah uçlu ahşap bir fırça ile kabartıyorlar. Bazen kıkırdıyorlar ve ben de onlara gülümsüyorum. Hazırlanma işlemim bittikten sonra kapıdan kızlarla birlikte çıkıyorum. Onlara teşekkür etmek için arkamı döndüğümde ortadan kaybolduklarını fark ediyorum. Ejderha Tapınağı'nda bu tarz garip durumlara alışsam iyi olacak diyorum içimden. Uzun bir koridor ve koridorun karşısında kahverengi ve aynı zamanda ihtişamlı bir kapı duruyor. Kapıya doğru ilerliyorum. Kapının önünde durduğumda gelen sesler büyük bir uğultu oluşturuyor. Sağ elimi yumruk yapıp kapıya vuracakken; kapı kendiliğinden açılıyor. Masanın üzerinde toplaşmış kahinler anında susuyorlar. Bir çok göz var üzerimde. Beni rahatsız edecek kadar çok.. 

WiseKahler'i görüyorum ve ona doğru yaklaşıyorum. Attığım her adımda kahinler reverans yapmaya başlıyorlar. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Vücudum gerginlikten dolayı kaskatı kesiliyor. Böyle bir karşılama beklemiyordum fakat olan oldu. WiseKahler'in karşısında duruyorum. O da reverans yapıyor ve sol elimi nazikçe tutarak masanın başında bulunan ve yine sarı-turuncu değerli taşlarla süslü tahtımsı sandalyeye oturmam için bana yardım ediyor. Oturduğum anda duyduğum bağırışları ve haykırışları unutamıyorum. İçime dolan coşkuyu ve gücü zihnimden çıkaramıyorum. 

" Ddraig Goch tapınağımıza şeref verdiniz!"

" Ejderha Kraliçemiz bize güç veriyor!"

" Sen çok yaşa Pridd Sober! Sen çok yaşa!"


Kan Olimpiyatları 2 -Kızıl EjderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin