7.

32 5 0
                                    

Geriye dönüp baktığında yalnızca gözleri yaşlanan ve asla gerçekten huzurlu hissedemeyeceğini bilen biriyim. Hep arkamda kalanlardan söz ediyorum, hep kendimi kopartamadığım bir geçmişten... Geleceğime olan hayallerim olmadığı için, şimdiyi istediğim gibi yaşamadığım için oluyor bunlar. Hayal kurmayan insan olur mu, diye sorular birikiyor değil mi aklınızda? Hayal kurmak için biraz umut, biraz cesaret gerekir; hiç umudu olmayıp, korkaklığını ve güçsüzlüğü saklamak için sahip olduğu göstermelik cesareti olan biri olduğumu hep anlatmaya çalışmışımdır.

Pişmanlıklar yaşadığımı anlatıyorum, ama asıl gördüğünüz, hala pişman olacağım anılar yarattığım değil mi? Neden böyle? Böyle olmaması için her şeyi verebileceğimi söyleyebilirim. Tanrı biliyor ya, benim verecek neyim var ki? Günahlar, bedeller, yalanlar ve ıstırap?

On yedi yaşımdayım, on yediyi hep sevmişimdir oysa. On yedi, on yedi... On yedi yıl iyi insanlar için büyük kayıp doğrusu.

Düşüncelerimi kaybetmeye başlıyorum sanki gözlerim yaşlar yüzünden bulanık olsa gerek. Kötü kızlar ağlamaz sanmayın, en çok onlar ağlıyor. Ahh, karanlığın elleri! Sen benim dostum değilsin, beni korkuttun. Korkuyorum karanlık, ben sana ait değilim. Böyle olsun istememiştim Yasir... Karanlığın elleri sanki boğazımda...

.............

"size yardım almanızı söylemiştim. Zaman yaralara iyi gelmez. Siz tekrar aradığınızda ben arkadaşıma haber verdim, daha önce bahsetmiştim. Yarın için müsait olduğunu söyledi. Onunla görüşün. Tekrardan geçmiş olsun."

"teşekkürler doktor." Bu bitkin sesi tanıyordum. Ama bu kez onu düşünmekten alıkoydum kendimi. Benim bile kendime yediremediğim şeyler vardı.

Adım sesleri odadan uzaklaşırken geriye elime değen ılık nefesin çıkardığı düzenli ses kaldı. Ellerimi tuttuğunu ancak fark ediyordum. Gözlerimi açmak ve onunla konuşmak istemedim ama elimi çektim, daha doğrusu başarısız bir atılımdı. Tekrar zorladığımda elinden kurtuldum ve yatağıma daha çok sokuldum. Hareketlerinin sesini duyabiliyordum. Yatağım, bir ağırlıkla çökerken gözlerimi açmamak için kendimi zor tuttum.

"sana kızgın olmam gerektiğini biliyorum ama değilim Meriç. Her zaman yaptığım gibi seni affediyorum. Hem de gerçekten kırıldığımı ya da kızdığımı hissettirmeden." İç çekti. Konuşmasını istemiyordum çünkü cümlelerinde duyguları kalbimi rahatsız ediyordu. Bir ağırlık çöktürüyordu üzerime. Ona kızmaya hakkım olup olmadığından şüphe duymaya başlıyordum.

Kayla'yı öptü... diyor aklımdaki yankı. Binlerce kez döndü hatta zihnimde. Gittikçe azalan sesi kendi düşüncelerim cevaplıyordu.

Bende başkalarını öptüm, hem de onun gözünün önünde.

Yağız'ı öptüm.

Gittiğimiz kulüpteki yakışıklı barmeni öptüm.

Sırf benden soğusun diye sahildeki salak çocuğu öptüm.

Bu kadardı, hepsi midemi bulandırıyordu ama yapmam gerektiğini sanmıştım. Şimdi düşününce gerçekten kızmamı hak ediyor mu düşünüyordum.

O sana değer verdiğini söyledi her zaman Meriç, ama sen bunlardan kaçtın. O bir sorumluluk almıştı. Senin ilk öpücüğünü alırken de, seni kâbuslarından uyandırırken de...

Kafamdaki yankı duvarlara çarpıyormuş gibi yinelenirken haklı olduğunu düşündüm. Ben kaçtıkça o peşimden gelmişti.

"iyi değilsin Meriç, iyi olmanı istiyorum güzelim. İyi olmamızı istiyorum."

GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE, AŞEKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin