Kimsenin bilmesini istemediği o gizli pencereden seyrediyordu "hayatı," gözlerinin önünde sergilenen haksızlıklarla başbaşa.. Sadece mutlu bir son istiyordu, o istikrarlı bakışların altındaki asık surat! Kül tablasına yasladığı ince belli sigaranın zerafeti ve tutkusu, bir kış masalında çırılçıplak kalan bir kadın gibi tükeniyordu an ve an.. Bahçesinde yetiştirdiği menekşeler gibi mosmor kesilmişti bedeni, arkasında yırtıp attığı anılardan bir çöp bırakmıştı geriye, kargalar bile yem olmuştu bu bahaneye!
Kim olduğunu ve ne yapmak istediğini bir türlü anlayamıyordu, hayatı boyunca çabaladığı her şey boş bir mücadelenin içine yığılırken, o gülümsemeye devam ediyordu. Gözlüğünü tekrardan burnunun üzerine çekti ve yazdıklarını dikkatlice okudu, bunlar gerçekler mi yoksa bir saçmalıktan doğan kelimeler miydi? Yıllar önce bir kadının hayatını sayfalarla yaşatan, daha sonra onu o sayfalara sarıp toprağa gömen yazar.. Artık sırtını rahatça yaslayabileceği bir duvar bulmuştu kendisine, başının önünde dönen yalnızlıkla dans ettiği bile olmuştu!
Henüz istedikleri gerçekleşmemişti, tek istediği biraz zaman ve günlerin gösterdiği meşakkatli saatlerdi.. Biliyordu ki; kader onun için bir hediye ayırmıştı geçmişten, öyle bir hediyedi ki bu; bir adamın hevesle sevgilisinin boynuna doladığı kolye gibi değerli olacaktı! Sadece ikisi arasında büyüyen bir tutku ile bağlanacak ve bunu sadece ölüm bozabilecekti.. Fakat iki kişilikli bir insanın yazdığı bu sözler ne kadar doğru olabilir ki?