28

396 74 281
                                    

Güneş, karla kaplı vadinin üzerinde yavaşça yükselirken, odanın penceresinden süzülen ışıklar, Seyran'ın huzurlu yüzünü aydınlatıyordu. Yorganın altında, bir gece önce yaşananların tatlı hatırası, Seyran'ın yüzünde istemsiz bir gülümseme oluşturmuştu. Kalbi hâlâ o büyülü anların etkisi altındaydı. Ferit'in gözlerindeki o sıcak bakış, ardından dudaklarından dökülen itiraf... Her şeyi değiştirmişti.

Seyran, uykusunu almış bir şekilde doğruldu. Ellerini yüzüne götürüp gerinirken, aynada kendi yansımasını gördü. Gözlerindeki mutluluk ışığı kendini ele veriyordu. İçeri giren Suna, Seyran'ın bu hali karşısında kaşlarını kaldırdı.

"Hayırdır Seyran? Ne bu hâl? Sabah sabah çok mutlusun. Bir şey mi oldu yoksa?" diye sordu.

Seyran hemen toparlandı, gözlerini kaçırarak masum bir şekilde omuz silkti.
"Ne olacak abla, hiçbir şey. Gayet normal bir sabah işte."

Suna'nın kaşları çatıldı, şüpheli bir şekilde kardeşine yaklaştı. "Normal bir sabahta böyle gülümseyerek mi uyanıyorsun? Hadi anlat bakalım, bizim bilmediğimiz ne oldu dün gece?"

Seyran'ın yanakları pembeleşti. Gözlerini yerden ayırmadan yastığını düzeltti.
"Abla, gerçekten bir şey yok. Belki de güzel bir rüya görmüşümdür, bilemem," dedi hızlıca.

Suna, kardeşini tanıyordu. Bu ifadeyi daha önce hiç görmemişti. Gözlerini kıstı ve dudaklarını büzerek bir süre Seyran'ı inceledi.
"Rüya, ha? Peki, bakalım bu rüya kiminle ilgiliydi? Ferit mi yoksa?"

Seyran bir an duraksadı, ne diyeceğini bilemedi. Bu sefer gülümsemeyi gizlemeye bile çalışmadı. Hemen ayağa kalkıp pencerenin yanına yöneldi. "Hadi kahvaltıya inelim, geç kalıyoruz," dedi konuyu değiştirmek için.

Suna bir adım arkasından geldi ve omzuna dokundu. "Seyran, bu işte bir iş var. Ama çözmeden bırakmam, haberin olsun!"

Seyran sadece içinden kıkırdayarak pencereye bakmaya devam etti. Dışarıda Ferit, karların arasında yürüyordu. Üzerindeki montu ve hafif dağınık saçlarıyla bile dikkat çekiyordu. Seyran'ın kalbi yeniden hızlanmaya başladı.

Ama her ne olursa olsun, o sabahın sırrını sadece Seyran ve Ferit biliyordu.

Ama her ne olursa olsun, o sabahın sırrını sadece Seyran ve Ferit biliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bütün masada neşeli bir atmosfer vardı. Fuat, her zamanki esprili halleriyle herkesi güldürüyordu. Elinde sıcak çay bardağını tutarken, abisine dönüp, "Ferit, sen bu sabah neden bu kadar sessizsin? Yoksa Seyran'la sessizlik yarışına mı girdiniz?" diye takıldı.

Ferit hafif bir tebessümle Fuat'a baktı, ardından Seyran'a kısa bir bakış attı. "Yok abi, sabah sessizliği güzeldir. Hem manzara keyfi yapıyorum," dedi. Ama aslında sözleri başka bir manaya geliyordu. Seyran, o bakışı yakalayınca hemen önündeki çay bardağına odaklandı, yanakları hafifçe kızarmıştı.

Yabancı Adam/SeyferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin