26 | FEDA VE CEZA

306 33 228
                                    

BÖLÜM 26 | FEDA VE CEZA




Arkanızda sizi boğacak bir su, önünüzde sizi yakacak bir ateş varsa ve siz suyu seviyorsanız sizi yok eden şeyin sevdiğiniz bir şey olmasını istemezdiniz. Çünkü ancak suyu seven sonu için ateşe yürüyebilirdi.

Gözlerimde Robin'in sebep olduğu gözyaşları asılı kalmışken Prens Jakel'e doğru bir adım atmam da bu yüzdendi.

Prens konuşmalarımızı duymuş muydu duymuşsa bile ne kadarını duymuştu o an düşünmedim bunu. Duyma ihtimali düşüktü çünkü bizi duyabilecek kadar yakınımızda değildi. Zaten duymuş olsaydı sessizce durmuş bize bakıyor olmazdı. İçimde bir yerlerde duymuş olsun ve bu çile bitsin diyen yorgun biri vardı. Sesi çok derinlerden geliyordu.

Şatodan bahçeye çıkmam yasaktı ve ben ortalığı karıştırarak bahçeye çıkmış, şato bahçesine gizlice girmiş biri ile gizli gizli konuşurken yakalanmıştım. Zaten bir şüpheliydim. Silah sesi için de muhtemelen sorgulanacak kişilerden biri olacaktım. Şu noktadan sonra ne benim ne de Robin'in kurtuluşu yokmuş gibi hissediyordum.

Ona doğru attığım ilk adımda gözlerimde biriken yaşlar yanaklarıma düştü. Ateşe yürüdüğümü biliyordum. Ben ona doğru yürümeye başlayınca o da bize doğru yürümeye başladı. Etrafı bahçenin gece aydınlatmaları loş bir ışıkla aydınlatıyordu. Yaklaştıkça üzerinde siyah pantolonu ve siyah prens ceketlerinden biri olduğunu gördüm. Gece yarısıydı ama o henüz uyumamıştı demek.

Benedict'in, "Prens Jakel rahatsız edilmeyecek!" sözünü anımsadım. Aklıma ilk gelen ihtimal hasta olabileceği olmuştu ama belki de önemli bir işle meşgul olduğu için rahatsız edilmek istememişti. Sonuçta şimdi buradaydı ve bana doğru yürüyordu. Önemli işinden daha önemli bir suçu yakalamıştı belki de.

Bir adım daha atmama arkamdan kolumu tutan Robin'in eli engel oldu. Prens Jakel'in gözleri Robin'in kolumu tutan eline indi önce. Sonra aramızda birkaç adım kalmışken durdu olduğu yerde. Robin'in eline bakan gözleri ifadesizdi ama sesi öyle değildi.

"Küçük hanım," dedi Prens Jakel uyarı yüklü bir sesle. "Yanıma gelin, hemen."

Neden hâlâ korumalarına bağırmamıştı? Şu an üzerime doğru koşan korumalar olmalı ve beni tek kelime bile konuşmama izin vermeden zindana atmalılardı. Robin belki daha az suçlanırdı, şatoya beni Nita aldı gizli girmedim derdi belki. Ceza alsa bile benim kadar suçlamazdı Prens Jakel onu. Evet bu yalan onu ve dolaylı olarak örgütü kurtarabilirdi.

"Prens Jakel durumu açıklamama izin verin," derken gözlerimde hâlâ düşmeyi bekleyen damlalar vardı. Kolumu çekip Robin'in elinden kurtardım, neden beni tutmuştu ki zaten? Sanki koruyabilecekmiş gibi... "Onu bahçeye-"

"Küçük hanım!" diyerek sözümü kesti Prens Jakel. "Açıklama beklediğim kişi siz değilsiniz ve hemen yanıma gelmezseniz ortada açıklama yapabilecek biri kalmayacak!"

Korkuyla yanımda sessizce bekleyen Robin'e çevirdim gözlerimi. Bir damla daha indi yanağıma. Robin gözlerini Prens Jakel'e sabitlemişti ve o gözlerde korkuya dair hiçbir şey yoktu. Gözlerinde yalnızca saf nefret vardı. Prens Jakel'in ona zarar vermesinden korkarak aramızdaki üç adımlık mesafeyi yürüdüm ve tam karşısında durdum. Beni dikkate alsın diye gözlerimi yüzüne diktim. Koyduğu yasağa rağmen gözlerine baktım yalvarmaya hazır bir bakışla.

"Lütfen önce beni dinleyin," dediğimde gözleri gözlerime indi. Yanaklarımı hızlı bir şekilde silerken Prens Jakel'in bakışları sertleşti birden. "Onun bir suçu yok. Ben-" diyeceğimde yeniden kesti konuşmamı, bu kez daha sert bir şekilde.

CADI'YI DİNLEMİŞLER Mİ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin