Kıvırcık saçlı oğlan yüzündeki kendinden emin gülümsemesiyle rahatça yerleşti oturduğu sandalyeye, kendisine hafif bir sinirle bakan genç kadına gözlerini değdirmeden elini hafifçe havaya kaldırmış ve garsonu çağırmıştı.
"Aslında bu yemek iyi oldu, uzun zamandır yemeğe çıkamamıştık Jungkook'la. Eh okul biraz yoğun, gerçi Jungkook pek eksikliğini hissettirmiyor. Ellli çok lezzetlidir."
Jungkook ise, bu söylenenleri nasıl onaylayacağını bilemiyordu. Esmer tenli oğlan, o kadar rahat yalan söylüyordu ki... Neredeyse kendisi bile inanacaktı hergün ona yemek yaptığına!
Harin samimiyetsiz bir şekilde gülümsedi.
"Resmi olarak tanışmadık, ben Harin. Jeo Harin."Kendisine uzatılan ele baktı Taehyung. Yüz ifadesi aynıydı, Harin için sinir bozucu derecede rahat bir gülümseme...
Harin'in elini tutup sıktı, başını salladı hafifçe.
"Kim Taehyung. Soyadınız çok hoşmuş bayan Jeo, hep aynı şekilde kalması dileğiyle."Harin'in yüzü kızardı, Jungkook daha çok durumu komik buluyordu. Şaşkınlığını daha sonraya ertelemeye karar vermiş ve Taehyung'un minik oyununa katılmak istemişti.
Yanında oturan esmer tenli gence doğru dönerek çapkın bir gülümseme takındı.
"Senin soyadın değişebilir ama bence, Jeon nasıl?"
Ardından ufak bir göz kırparak Taehyung'un kalbinde minik bir fırtına kopmasına neden olmuştu.
Kim Taehyung'un kendinden emin gülüşünün altında şu anda çığlık atan minik bir oğlan çocuğu vardı.
Avazı çıktığı kadar bağırıyor, bakın Jungkook öğrendi, diye haykırıyordu.Dışarı ise hiçbir duygusunu yansıtmıyor oluşu tamamen bir yetenekti.
Bir süre sonra herkes önündeki yemeğe döndü. Jungkook'un bakışları ise yanındaki çocuktaydı.
Neden o kadar az yiyordu? O kadarcık şeyle doyacak mıydı?
Tamam, belinin ince olmasına bayılıyordu, ama neden bu kadar zayıftı? Kolları incecikti, narin bileklerini süsleyen taşlı ve parlak bilekliklere baktı. Hepsi fazlasıyla boldu.Sakince tabağındaki iri et parçalarına uzandı çubuğuyla. Teker teker Taehyung'un tabağına aktarırken etleri, bakışlarını hiç değdirmedi esmer tenli oğlanın yüzüne.
Harin ise bu görüntüyü sinir bozukluğu içinde izliyordu.
"Yeter bu kadar şamata, Jungkook bu ne kadar daha devam edecek?"
Jungkook'un hareket eden beyaz parmakları kaskatı kesildi.
"Sonsuza kadar. Masalların sonundaki, ve sonsuza dek mutlu yaşadılar, satırına kadar. Sevdiğim adam ve ben saçlarımız beyazlayıp beraber takma dişlerimiz için dişçiye gitmeye başlayana kadar."
Jungkook'un sakin ve soğuk kelimeleri Harin'in içinde gerginlik, Taehyung'un yüreğinde ise tam tersi şiddetli çırpıntılara neden oldu.
Oyun olduğunu, sadece rol yaptığını biliyordu ama heyecanlanmıştı işte...Lakin Jeo Harin beklenenin aksine bozulmuşa benzemiyordu. Hatta yüzünde minik bir gülümseme belirdi.
"Pekala, o halde..."Hafifçe duraksadı.
"Bay Song!"Kısa sürede yanlarında biten siyah saçlı adama baktı hepsi. Takım elbiseli ve elinde siyah bir evrak çantası bulunan; adeta, ben resmi işlerle uğraşan biriyim diye bağıran bir görüntüye sahip biriydi.
Sakin bir gülümsemeyle üçünün oturduğu masaya yaklaştı ve boğazını temizledi.
"Ben, Bayan Jeo'nun avukatı Song Minsoo. Bay Jeon, bundan altı ay önce aileniz Bayan Jeo'nun ailesiyle bir anlaşma imzaladı. İşte bir nüshası burada."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Confusion
FanfictionSeul üniversitesinde öğretmen olan Jeon Jungkook, gecenin bir yarısı mesaj kutusuna düşen bildirimle, kendisine telefon şakası yapıldığını düşünür.