Telefonumun yere düşme sesiyle uyandım. Koltukta uyuya kalmıştım. Telefonu yerden alırken yerdeki yumuşak halıya şükrediyordum. Telefona zarar gelmiş mi diye kontrol ederken üstteki küçük ışığın yanıp söndüğünü fark ettim. Ekran ışığını açınca bir yeni mesaj yazısıyla karşılaştım. Mesajı açınca dünkü numaradan geldiğini gördüm. 'Saat 11'de sitenin karşısındaki minibüse bineceksin eğer geç kalırsan evdeki kız ölür.' Sessizce küfür ettim. İlerleyen dakikaları ne yapacağımı planlayarak geçirdim. Ah tabiki o minibüse gidecektim ve olayları akışına bırakacaktım. Sude'yi tehlikeye atmak isteyeceğim son şeydi. Üzerimdekilerle ses çıkarmadan dışarı çıktım. Saat 10.43'tü çok rahat yetişecektim. Sitenin çıkışında yolun karşısına geçtim ve minibüsün gelmesini beklemek üzere kaldırıma oturdum. Bir kaç dakika sonra limuzin yanımda durdu. İçinden iki silahlı adam indi. Biri kafa silah doğrulttuğunda neye uğradığımı şaşırdım. İstem dışı olarak ellerimi havaya kaldırdım. Diğer adam kafama siyah kumaştan bir şey geçirdi ve arabaya zorla bindirildim. Güvenlik o sırada uyuyor muydu?! Hayır limuzin görüş alanını kapatıyordu. Ah lanet olsun. Limuzin hareket edince "Ben minibüs bekliyordum bu kadar ilgi görmek ne hoş" dedim sitem ve alay taşıyan sesimle. Sert bir ses "Ne demek" dedi ve kahkaha attı. Bir kaç gün önce sıradan ilerleyen hayatım bir anda film sahnesine dönüşmüştü. Sağ kurtulabilirsem kesin bir kitap yazacağım. Alaycı ses tonumu koruyarak "Mesajda 11 yazıyordu bakıyorum erkencisiniz." Diyince yanımda oturan adam "Ne mesajı? " diye sordu. "Benim buraya gelmemi söyleyen tehdit mesajı." Dedim. Aslında kafam karışmıştı. Adamın bu tepkisini beklemiyordum. Bir süre sonra adam telefonla birini aradı.
'Abi bu mesaj filan diyor, mesaj atıldı mı?'Karşı taraftan gelen sesi duyamıyordum.
'Abi tehdit edildim diyor oraya gelmesi için?'
İş bayağı ilginç bir hal alıyordu.
'Tamam abi veriyorum' dedi adam ve kulağıma telefonu dayadı. Ellerim bağlı olduğu için telefonu tutamıyordum. Telefonu siyah şey yüzünden de göremiyordum ama gelen sesi engellemiyordu. Karşı taraftaki adam sinirliydi. Bu çok bariz anlaşılıyordu.
'Lan ne mesajından bahsediyorsun!' Diye bağırarak sordu.
'İşte bi dün attığınız kaçacak delik ara temalı mesaj ve bu sabah attığınız sabah 11 de orada ol yoksa evdeki kız ölür.'
'Biz öyle bir mesaj atmadık!' Diye bağırdı adam. Normal konuşsa olmuyordu sanki. Sesi benden daha tedirgindi.
'Ne yani siz atmadınız mı? ' diye sorunca,
"Hayır" cevabını aldım.
Bir an sonra kafama dank eden düşünce beni dehşete düşürdü.
'Sude!' Diye bağırdım. Bu sefer bağırma sırası bendeydi.
Adam da o anda durumu anlamıştı.
'Ali!' Diye gürleyince yanımdaki adam telefonu kulağımdan aldı.
Adam 'Tamam abi hemen' dedi ve anladığım kadarıyla telefonu kapattı. Telefonu kapatır kapatmaz arabayı süren adama "Çabuk geri dön villaya gidiyoruz." ani bir frenle durunca az kalsın uçuyordum. Sude için endişelenirken bir anda telefondaki adamın sesinin bana çok tanıdık geldiği düşüncesi aklıma geldi. Gerçekten de o sesi tanıyordum. Ama şimdi bunu düşünmenin pek de sırası değildi. Ne de olsa sonra onun da sırası gelecekti.
Yanımdaki adam telaşla kafamdaki şeyi çıkardı. Nizamiyenin önünde durduk ve güvenlik görevlisi arabanın şoför tarafina gelip el işareti ile camı açmasını işaret etti. Şoför camı indirdi ve güvenlik "İyi günler efendim. Kime gelmiştiniz?" Diyince, şoför başıyla beni gösterdi. Güvenlik "Ah Egemen Bey hoş geldiniz" diyince en kibar halime "Hoş bulduk" dedim. Adam otomatik kapıyı açtı ve limuzin son hız siteye girdi. Tarif ettiğim villanın önüne gelince Bir minibüs ile karşılaştık. Yanımdaki adam arabadan inerken "Arabada kal" diye emir verdi. Başımı sallayınca kapıyı kapattı ve arabayı kilitledi. Tabiki dışarı çıkacaktım. Büyük limuzin de koltukta kayarak kapıya ulaştım. Ne sanıyorlardı kapı kilitlenince içeriden açılmayacağını mı? Kapı kulpunu çektim ve- Ne! Nasıl yani çocuk kilidi mi var! Ah şimdi burada oturacak ve onların gelmesini bekleyecektim. Çocuk kilidini kim taktıysa dünyadaki bütün küfürleri yedi hayırlı olsun. Ön tarafa da geçemiyordum. Limuzin bu bizim bildiğimiz normal arabarldan değildi. Bir silah sesi geldi ve irkildim. Sonra aklıma Sude geldi. Sude! Ah sinirden patlama noktasına gelmiştim bu kadarı da fazlaydı. Bir kaç el silah sesi daha duyuldu ve limuzinden inen adamlar geri geldi kapıyı açıklarında tam ağzımı açmış konuşacaktım adamlardan biri bana "Çabuk ön koltuğa geç! " diye bağırdı. Arabadan inerken adamın kucağında ki yaralı adamı gördüm. İstemsizce "Sude?" Diye sorarcasına konuştum. Adının Ali olduğunu bildiğim adam "Merak etme o iyi" diyince biraz olsun rahatladım. Ama şimdi ev bu kadar yakınımdaydı. Kaçabilirdim! Tabi beni de vurmazlarsa. Düşüncelere dalmışken telefon sesiyle irkildim benim değildi. Ali'nindi. Telefonu açınca ağzını açıp bir şey söyleyecekti ama konuşmadı. Telefondaki kişinin ne acelesi vardı böyle tahminimce telefonu suratına kapatınca Ali bana dönüp "Git kızla ilgilen. Ama sakın ha sakin bizi polisle uğraştırma. Sizin eve polis gelecek birkaç ölü var. Polislere eve hırsız olarak girdiklerini sonra da içlerinden birinin kendi adamlarına ateş edince çatışma çıktığını söyle. Ama sakın polise bizi-" Çığlık sesiyle adamın sözü yarıda kesilmişti. Çığlık atan Sude'ydi. Hiç konuşmadan eve doğru koştum. Bu kadar macera çok fazlaydı gerçekten bir film mu çekiliyordu, rüya mı görüyordum yoksa gerçek hayat mıydı bunun ayrımına varamıyordum. Ben bu durumdayken bunlar zaten psikolojik olarak çöküntüde olan Sude için de fazlaydı. Kaldıramazdı.
Gecikme için özür diliyorum. Ama güzel bir bölüm oldu. Okuyan oy veren herkese teşekkürler. Keyifli okumalar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHİPSİZ KALPLER
RandomHer insan ağlayacağı bir omuz, tutacağı bir el haketmez mi? Hayallere kavuşmak, geciktiği için kızmak istersin. Hayaller gerçek olsa kim ne kaybederdi ki? Sevginin de dozu vardır ama. Çok olursa sonunda kaybın büyük olur.