SALDIRI

70 8 4
                                    

Bölümü ilk okuyucum olan nilgunssssss'e ithaf ediyorum.

Sabah alarmın yüksek sesiyle uyandım. Ya bugün pazardı ne alarmı. Zaten geç yatmıştım, sabahın köründe uyandırılır mı insan ama el insaf ya. Bu galiba Sude'nin dün beni uyandırmak için kurduğu alarmdı. Of Sude of. Alarmı susturduktan sonra uyumaya çalışsam da uyuyamayacaktım. Benim böyle huylarım vardı. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra bari bir işe yarayayım düşüncesiyle mutfağa indim ve kahvaltılıkları masaya dizdim ve çayı çaydanlığa koydum. Bir süre bekledikten sonra bir bardağa çay koyduktan sonra salona geçtim. Çaydan bir yudum alınca şekeri unuttuğumu fark ettim. Of şeker ya of. Tekrar mutfağa gittim ve iki şeker alıp salona geri döndüm. Şekeri elimden geldiğince gürültüsüz bir şekilde karıştırdım. Ondan sonra telefonumu çıkardım ve oynadığım oyunların hepsine tek tek göz attım. Baktım zaman geçmiyor televizyonu açtım ve ilgimi çekmeyen bir programı izlemeye başladım.

--

Annemle babam aşağı indiklerinde sofrayı hazır bulunca şaşırdılar ve "Benim aslan oğlum, bize kahvaltı da mı hazırlamış" gibi sözlerin içinde boğuldum. En son onlara tek tek sarıldım bu da teşekkür anlamı taşıyordu. Kahvaltıyı edince ev ihtiyaçları için markete gittim ve bir sürü ıvır zıvır aldım. Elim poşetlerle eve dönünce babam elimdekileri aldı ve dolaba doldurmaya başladı. Ben içeri girmeden "Hadi hoşçakalın ben kaçtım" diyerek evden çıktım. Arabama doğru yürürken "Egemen abi!" diye bir ses duydum ve Damla kucağıma atladı. Zar zor dengemi sağlarken Damla ufacık kollarıyla bana sarılıyordu. Onu yere indirirken "Nasılsın bakalım, sabah sabah ne bu telaş?" diye sordum. Damla da kendi evlerinin önünü işaret ederek "Abi biz tatile gidiyoruz sende gel." dedi. Bende o sırada Damla'nın anne babasına selam veriyordum. Damla'ya "Ama benim işim var gelemem." Diyince üzüldü ve "Ama Egemen abi lütfen" dedi. Ben de "Bak söz bir dahaki sefere geleceğim ama bu sefer sen anne babanla git tamam mı?" diye sorunca, "Bak söz verdin unutmam ama" dedi "Sözüm söz" dedim ve kucağımdan atlayıp kendi evine doğru koşmaya başladı. Bende arabama bindim ve onların evinin önünden geçerken korna çalıp el salladım.

Sude'nin evinin önüne geldiğimde 'Hadi çık dışarı prenses' mesajını attım. Bir dakika sonra 'Hay hay' cevabı geldi. Bir on dakika bekledikten sonra, ki buna alışıktım, evden çıktı ve arabanın ön koltuğuna oturdu. Tüm samimiliğiyle "Günaydın" dedi. Bende "Günaydın" diyerek gaza bastım. "Bugün nereye gidiyoruz?" diye sorunca "Sürpriz" dedim. Oda gözünü devirdi. Ee göze göz, dişe diş.

--

Sinemanın önünde Sude'nin film seçmesini beklerken ben patlamış mısırları aşağı kattaki marketten alıp gelmiştim. Sude sonunda karar vermiş ve biletleri almıştı. Mısırları aşağı kattaki marketten almamın sebebi sinemanın sattığı mısırların çok kazık olmasıydı. Haksız da değilim elli kuruşluk suyu üç liraya satıyorlardı. Sinema biletine bakarken filmin adının "The Best of Me" olduğu gördüm. Yine romantik bir film. Sinemaya girince her zamanki yarım saat süren reklamları izledik. O sırada mısırın yarısı bitmişti. Bundan sonra kararlıydım. Reklamlarda mısır yenmeyecek. İlk yarı bitince mısır ve içecekler de haliyle bitmişti. Bende tekrar aşağıya inmeye üşendiğim için kendimi kazıklanmanın kollarına bıraktım. Salona tekrar girdiğimde film başlıyordu.

--

Filmin sonunda salondan çıkan herkes ağlıyordu. Ne yani gerçek olmayan bir şey için ağlamak? Saçma. Ya da ben çok duygusuzdum ama ilk secenek daha makul görünüyordu. Sude de ağlıyordu ama ona attığım bakışı görünce kendini zorladı ve ağlamayı bıraktı. "Ha şöyle" diyip kahkaha atınca beni cimcikledi. Bu kızların tırnaklarıyla ne sorunu vardı anlamıyordum.

--

Odamda sohbet ederken televizyonu açtım ve haberler vardı. İkimiz de yatağa uzandık ve televizyonu boş gözlerle izlemeye başladık. Tam kanalı değiştirecektim ki alt yazıda 'SICAK GELİŞME: İstanbul'un zengin iş adamlarından Halil Sedir ve eşi Merve Sedir silahlı saldırıda can verdi!' Spiker de elini kulaklığına götürdü ve "Bize yeni ulaşan bir bilgiye göre zengin adamı Halil Sedir ve eşi silahlı saldırıda can verdi. Olayın detayları ise bir grup maskeli saldırganın arabayla önlerini kestiği ve arabalarını silahla taradığı şeklinde. Arabadan iki milyon dolar değerinde mücevherat çalındığı ve arabanın yakıldığı bilgisi de bize ulaştı." Sunucunun sözleri kulağımda çınlarken Sude'ye döndüm. Sude ağzı açık bir şekilde ekrana bakıyordu. "Bunlar benim annem babam olamaz" sesi ağlayacağının habercisiydi. Gözünden yaşlar akarken "Olamaz! Olmamalı! Aptal mücevherler için olmamalı! Benim anne babam olmamalı! diye bağırırken çok kötü durumdaydı. Anne babam da yukarı çıkınca odadan çıkmalarını elimle işaret ettim. Onlar da anlayışla karşılayarak tekrar salona döndüler. Sude kendinden geçmiş bir şekilde ağlayıp kendini yere atarken yerdeyken onu yakaladım ve sarıldım. "Egemen, neden ben? Neden sadece hırsızlık yapmadılar da öldürdüler? Neden?" Sesi güçsüzdü. Son gücünü de kullanarak "Neden? " diye bağırınca "Biliyorum, ah bilmiyorum!" Sesim beklemediğim kadar üzgün çıkmıştı. Uzun süre yerde sarılarak yattıktan sonra kendimizi uykunun ellerine teslim ettik.

Bu bölümde bir bomba vardı yani. Yorumlarınızı bekliyorum ve lütfen okuyanlar oy vermekten çekinmeyin :) Keyifli okumalar dilerim.

SAHİPSİZ KALPLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin