"Hayır!" Sude kanlı bir kol tarafından sıkıca kavranmıştı. Büyük bir evin içinde etrafımızı alevler sarıyordu. Ağır yara almış adamın elindeki bıçak Sude'nin boğazında duruyordu. İleri adım atacakken ayağımda bir ağırlık hissettim. Küçük bir çocuk bacağıma sarılmış ağlıyordu. Bir an afalladım ama çocuğu yavaşça kenara ittirdim. Adama bir adım daha yaklaşınca adamın yüzü daha da belirginleşti. Orta yaşlıydı. Anne babamdan en fazla bir kaç yaş daha küçüktü. Bir adım daha atınca adamın gözünden yaşlar akmaya başladı. Titreyen sesiyle "Yaklaşma! " diye bağırdı. Sude "Egemen!" diye bağırınca bebeğin yanına ateşlerin iyice yaklaştığını fark ettim. Koşarak bebeği yakaladım ve yanıma getirip yere koydum. Tekrar adamın üzerine yürüyünce artık acıdan ve ağlamaktan kısılmış sesiyle "Bana kızımı öldürtme!" diye bağırdı. Bir an Sude'de ben de afalladım. Düşüncelerimden sıyrılınca "Yeni numaran bu mu ha! Bu kadar ünlü bir çete liderinin daha iyi yalanları olmalı. Tabi bu duruma da düştün oda ayrı mesele ama. Buradan canlı çıkamayacaksın tamam mı! Eğer kaçarsan seni yine bulurum! Daha fazla sabrımı zorlamadan bırak Sude'yi!" Artık gürlüyordum. Bebek sesimden korkmuş olacak ki daha şiddetli ağlamaya başladı. Adam "Hiçbir şey bilmiyorsunuz! Senin böyle bir manyak olduğun planda yoktu. Her şeyi mahvettin! Benden ayrılan kızıma kavuşacaktım! Şimdi ise korkudan kızımın boğazına bir bıçak dayadım!" Sesi çok inandırıcı geliyordu. Ama bunun olma ihtimali düşüncesini kapı dışarı iterek "Korkağın tekisin! " diye gürledim. Adam da "Evet, malesef evet. Kendimden utanıyorum. Evet korkağım, evet rezil adamın tekiyim ama hiçbir şey bilmiyorsun! Bende senin gibi intikam hırsıyla çıktım bu yola. Sude'ye iyilik yapmak isterken kötülük yaptım. Gözüm dönmüştü, Sude'me senin kadar değer veremedim!" Adam iyice sinirime dokununca tüm gücümle adamın üzerine koştum. Adam Sude'nin karnına bıçağı sapladı ve son bir kez daha Sude'ye ve bana bakarak koşmaya başladı. Ben ciğerlerimi yırtarcasına "Hayır!!!' diye inledim. Yerde yatan Sude'nin yanına eğildim ve kelimeler ağzımdan dökülmeye başladı. Ne dediğimi bende duymuyordum. Sude elini zorla kaldırıp parmağını dudağıma koydu ve beni susturdu. Beni yavaşça kendine çekti ve dudaklarımdan öpmeye başladı. İlk başta afalladım ama sonra yavaşça karşılık verdim.
Bir anda sandalyeden nefes nefese kalktım. Terlemiştim. Gözlerim istemsizce Sude'yi aradı. Yatakta yatıyordu. Kabustan hala kurtulamamış bedenime 'Sadece kabustu. Geçti gitti.' diye tekrarladım. Rahatlayınca sandalyede uyumaktan tutulan vücudumun ağrısı baş gösterdi. Canımı yakacak derecede gerindim. Bir süre sandalyede boş boş oturduktan sonra zihnimin kilitlediğim kapısından içeri bir düşünce sızdı. Hayır. Bunu Sude'ye yapamazdım. Bal gibi de yapardım. Ama neyi yapardım. Ne? Düşüncelerim benden habersiz tartışıyordu! Düşünceleri iyice kurcaladım ve sonunda buldum. Kaçmak. Kaçıp Sude'nin katilini bulmak. Çete'yi bulmak. En azından yerini bulmak. Gerisi zaten gelir. Hem Sude de işe karışmamış olur. Tamam. Yapacağım.
--
Kapıyı yavaşça çekerken elimden geldiğince sessiz olmaya çalışıyordum. Üzerime bir sweat ve eşofman gitmiştim. Hareketimi en az kısıtlayacak şekilde bir şeyler giymeye çalışmıştım. Kapşonumu kafama geçirdim ve internetten baktığım adrese doğru yürümeye başladım. Uzunca bir süre yürüdükten sonra ter içinde kalmıştım. Tamam böyle olmayacaktı. Yolda kaldırıma oturup geçebilecek her hangi bir vasıta beklemeye başladık çünkü kamyon olsa ona da binerdim. İmkansız gerçekleşti ve bir taksi yavaşça bana doğru geliyordu. Elimle işaret ettim. Taksi biraz daha hızını arttırdı ve yanımda durdu. Taksinin ön koltuğuna geçtim ve internetten baktığım adresi telefonumdan ona gösterdim. Adamın bunu beklemediği halinden belliydi.
"Delikanlı gecenin bu saatinde oraya gitmek istediğine emin misin?" diye sordu adam. "Aynen kaptan. Yalnız biraz hızlı olsak birde orada ufak bir işim var iki dakika beni beklesen olur mu?" diye sorunca "Tamam seni orada yalnız bırakmak bize yakışmaz zaten" dedi. Bende "Eyvallah kaptan" diye karşılık verdim. Gitmek istediğim adrese varınca şoför taksiyi sağa çekti ve "Bol şans delikanlı" dedi. Bende başımla onayladım ve dışarı çıktım. Şu anda çok hareketli bir mekandı. Sokağı resmen bara çevirmişlerdi. Ne halt ediyorlardı burda. Sokakta ilerleyince iki tane sarhoş olduğu anlaşılan adam geldi ve adamlardan biri "Hop dedik! Burası Dingo'nun ahırı mı lan! Geri bas!" Dedi. Yanındaki diğer adamda gülüyordu. Bende "İlk olarak evet burası Dingo'nun mu bilmem ama bir ahır olduğu içindeki siz hayvanlardan belli. İkinci olarak da gitmiyorum lan geri!" dediğimde gülen adamın yüzü daha sinirli hale gelmişti. "Ne dedi bu bize demin? Hayvan mı dedi?" diye sordu yanındaki adama. Adamda cebinden bir bıçak çıkardı ve "Keselim bence" dediğinde afalladım. Geriye bir adım atınca. Bu sefer daha sert bir gövdeye çarptım. Arkamı döndüğümde body guard kılıklı bir adamla karşılaştım. Elinde bıçak sallayıp gülen adamın burnuna sert bir yumruk attım arkamdaki adama dönüp vurmasına fırsat vermeden dizine sert bir tekme attım. Tekmeyi attığım anda geldiğim yöne doğru koşmaya başladım. Bir sürü insan vardı. Arkadan iri adamın "Hüso! " diye bağırdığını duydum. Ne olduğunu anlamaya çalışırken birisi ayağını aniden uzatıp bana çelme taktı ve yere tam anlamıyla uçtum. Toparlanmaya fırsat kalmadan birisi beni zorla ayağa kaldırdı ve kaldırmasıyla yumruk atması bir oldu. Tamam kim o yumruğu attıysa eli bayağı sertti. Zaten olaylar o kadar hızlı gelişiyordu ki dengemi sağlayamamıştım. Bu iki etken sayesinde adamın yumruğuyla bir kere daha yere yığıldım ama bu sefer kafamı kötü çarpmıştım. Kafamdan sıcak sıvının aktığını hissediyordum. Bir an aklıma düşünceler hücum etti ve Sude aklıma geldi. Sude gelince anne babası geldi. Bir anda gözüm dönmüş bir şekilde kalktım ve iri adamın üzerine atladım. Adam tam yumruk atacakken daha hızlı davranıp yumruğu ben attım adam dengesini kaybetmiş halde yalpalarken karnına bir tekme indirdim ve tekmenin şiddetiyle yere yığıldı bu sefer karşıma bıçaklı adam çıktı. Adam bıçağı bana doğru sallıyorsallıyor. Onun suratına bir yumruk attım ama çok sert bir yumruk olmadı çünkü birisi kolumu çekmişti. Arkama baktığımda diğer adamı gördüm ve bir yumruk da ondan yedim. Bu gecenin sonu benim açımdan iyi değildi. Elinde bıçak sallayan adam üzerime yürüdü ve bıçağını delice sallamaya başladı. Tam kendimi bırakmış, pes etmişken arkamdaki beni tutan adam yere yığıldı. Bende bunu fırsat bilip bıçak sallayan adama tekme attım ve afallamasına sebep oldum. Arkamı döndüğümde taksi şoförünün elinde levyeyle durduğunu gördüm. O sırada "Hadi taksiye koş" diye bağırdı ve ikimiz de koşmaya başladık. Taksiye binince gazı kökledi ve "İyi misin?" diye sordu. Bende "Abi beni bırak kaşın patlamış" dedim telaşla. "Delikanlı benimki kaş, senin kaş göz burun her yer dağılmış hastaneye gitmemiz lazım." Diyince biraz doğruldum ve taksinin dikiz aynasından kendime baktım. Evet gerçekten de pek iyi bir halim yoktu. Sinirle dizime yumruk attım ve gözüm yırtık sweatte kaldı. Buda neydi şimdi. Sweatin kolunu sıyırırken ortaya kanlı bir manzara çıktı. Yarayı görür görmez acı vücudumun her köşesine saplandı ve inledim. Adam bana bakınca kolumu gördü. "Bıçak derin kesmiş acele etmemiz lazım" diyince başımla onayladım. Hastanenin acil kısmına girdiğimizde birkaç hemşire ve doktor hemen yanımıza koştu. Doktorlardan biri "Şu odaya geçin beyefendi" diyince başımla onayladım. Bir süre sonra bir hemşire ile birlikte yaşlıca bir doktor içeri girdi. Her yerimi inceledikten sonra hemşireye dönüp "Yüzündeki yaraları ben dikiş malzemelerini ayarlayana kadar temizle dedi. Hemşire hızlıca yüzüme üstünde bir sıvı olan pamuğu tek tek yaralara bastırdı. Canım fazlasıyla yanmıştı. Hemşire uzunca sarılı yapışkan bir şeyi küçük parçalar halinde kesti ve altına steril bez koyarak yaraların üzerine yapıştırdı. Doktor yatağa uzanmamı söyledi. Bende uzandım. Koluma bir kaç tane iğne yaptıktan sonra dokundu ve "Hissediyor musun? " diye sordu bende başımı hayır anlamında sallayınca dikmeye başladı. Dikiş işlemi bitince "Bu bir süre sonra kendiliğinden çözünür ama biraz dinlen. Kendini yorma" dedi bende "Teşekürler" dedim. Doğrulunca adam bir an dondu. Bende gözlerini takip edince yastığın kanlı olduğunu gördüm. Adam kafamı döndürdü ve "Çok fazla bir şey yok birkaç cam saplanmış ama çok derin değil temizleyip sarsak yeter" dedi. Cevap verme lüksüne girmedim. Doktor beni yüz üstü yatırdı ve cımbız vari bir şey ile camları tek tek çıkardı. Ama yine o pamukları kafama bastırınca canım bayağı bir yandı. Bunlar bana cezaydı. Yada ben öyle adlandırıyordum.--
Hastaneden çıkarken her yerim sargı içindeydi. Taksicinin kaşında sadece küçük bir yara bandı vardı. Taksiye binince Sude'nin ev adresini söyledim ve taksiciye "Abi bugün çok hayrın geçti abi. Borcum ne sana?" Taksici "Ya ne borcu uzun zamandır çok sıradan geçiyordu zaman, macera oldu bana da" diyince "Abi olmaz öyle" dedim ama duymazdan geldi. Evin önüne varınca "Eyvallah abi iyi geceler" dedim oda "İyi geceler" diye karşılık verip gitti. Tamam şimdi sıra zor kısıma geldi. Sude'ye ne anlatacağım. Tabiki yalan söyleyecektim ama ne uyduracaktım işte.
Bölüm baya uzun oldu 1300 kelimeyi geçti. Çok hoşuma giden bir bölük oldu. Özellikle ilk baştaki rüya çok önemliydi. Neyse uzatmadan kaçtım oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHİPSİZ KALPLER
AléatoireHer insan ağlayacağı bir omuz, tutacağı bir el haketmez mi? Hayallere kavuşmak, geciktiği için kızmak istersin. Hayaller gerçek olsa kim ne kaybederdi ki? Sevginin de dozu vardır ama. Çok olursa sonunda kaybın büyük olur.