Okulun son günüydü, dört senemi verdiğim bu koca üniversiteye veda etme zamanı gelmişti. İçim buruktu, ayrılmanın bu kadar hüzünlü olacağını düşünmemiştim. Belkide babamın hemen işlerin başına geçirmesi mi okuldan ayrılmamı bu kadar güçleştiriyordu. He evet, daha birde o mesele var. Okul biter bitmez kim işe başlar ki hemen, sanki ben çalışmasam şirket batacak bazen gerçekten anlayamıyorum babamı... Bari tatil yapsaydım hakkımdı sonuçta, bu konuyu konuşmalıyım babamla hazır değilim çalışmaya, en azından bir hafta tatile ihtiyacım var. Babamla aramız aslında çok iyi değildi, ta ki annemi beş sene önce trafik kazasında kaybettikten sonra babam inanılmaz şekilde bu duruma yenildi, hayattan soğudu işe gitmiyordu ben gidip ortalığı toparlamak zorunda kalıyordum. Onu öyle solgun çökük görünce dayanamıyordum bende çok üzgündüm sonuçta annemdi, ama babama ters davranarak onuda kaybetmekten korktum. O düşüncemden sonra babamla her konuda iyi geçinmeye başladık. Hatta üniversiteyi bile o mutlu olsun diye onun istediği bölümü okudum. Bana inanılmaz bağlı kızıymışım gibi değilde onun annesi gibi hissediyorum kendimi, ama her baba gibi de yumruğunu masaya vurduğu anlar oluyor. İşte o anlarda gerçekten çekilmez oluyor. Babam kısaca böyle işte, he birde son senelerde çapkınlığı başladı bu da başlı başına ayrı bir konu zaten. Her şeyi geçtim gerçekten çalışmak istemiyordum, kızların hoşlanabileceği bir sektör değil zaten. Tamam üniversiteyi o bölüm üzerine okudum ama ben kim araba ithalatı yapmak kim. Babamı yüz üstü bırakamayacağım için; becerebildiğim kadar şirketi ayakta tutmam gerekir.
Okulda ki çıkış işlerimi de hallettikten sonra, arkadaşlarla görüşecektim. Her zaman gittiğimiz restauranta gidip, onları beklemeye başladım. Oturduktan üç dakika sonra, Tuğçe geldi. Tuğçe çocukluktan arkadaşımdı, hatta en samimi ve içimi tek döktüğüm arkadaşım oydu.
- Naber Eda okuluda allem ettin kullem ettin bitirdin ya kızım helal olsun sana.
- Ne yapim kızım sürekli arabalarla uğraşıyordum, bende dahil resmen koca sınıfta dört kızdık. Hormonlarım değişti, beş gün üst üstte aynı ortama girince kaçmam gerekiyordu.
Genelde dört günden fazla üst üstte gitmiyordum okula, olumsuz etkiliyordu beni, öğrenci dosyamda bile geldiğim günlerle raporlu olup gelmediğim günler hemen hemen eşitti. Mert kapıdan bize el sallayıp yanımıza doğru geldi.
- Çıtırlar neyin dedikodusunu yapıyorsunuz bakim?
Mert'le okulda tanışmıştık, bölümümde anlaşabildiğim tek insandı diyebilirim. Bana karşı değişik duyguları olan bir çocuk, bazen çok korumacı oluyordu, bazen de çok vurdum duymazdı. Yinede aynı ortamda bulunmaktan ikimizde hoşlanıyorduk.
- Eda'nın, okula nasıl gitmeyerek mezun olduğunu konuşuyorduk. Mert seni de tebrik ederim, sonunda bitirdiniz maratonu.
- Teşekkür ederim Tuğçe. Ben olmasaydım, Eda hala birinci sınıfı tekrarlıyor olurdu.
Mert 'in bunu söylediğine inanmıyorum.
- Ya Mert neden öyle diyorsun arada bir yardım ettin, onuda her yerde söylüyorsun kırılıyorum bak.
- Arada bir mi ?
Gözlerini pörtletmişti, bu hali gerçekten çok komikti.
- Tamam arada bir değil, sınavlarımda da yardımcı oldun.
- Sınavlarında da mı ?
-Eda aa
A- yı uzatarak söylemişti.
- Sana hiç bir şey demiyorum, hakkımı yiyorsun üzerinde bir sürü emeğim var.
Doğru söylüyordu, gerçekten hakkı vardı. Mert sayesinde geçmiştim okulu; sınavlarımda, proje ödevlerimde, okula gelmediğim zamanlarda, hasta olduğum da bile o tutmuştu bütün notlarımı. Konuyu daha fazla uzatmamak için yanına gidip sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DELİ AŞIK
Teen Fiction- Eda, bu kapıyı şimdi açmazsan kırmak zorunda kalıcam. Sesimi çıkarmadan olduğum yerde zıpladım, korkudan altıma işeyecektim. Arada kapı olmasına rağmen, bana hala boğa gibi sinirli olduğunu görebiliyordum. Kapıya biraz daha böyle yumruk atmaya dev...