20."ATEŞ"

4.6K 268 32
                                    

Ateş, insanın için de büyüyen bir alevdi ve ateş... İnsanı yakıp kavuran bir lav parçasıydı.
Karanlık ise ateşin yıkıp geçtiği bir fırtınaydı, sanki ölüm öncesi sessizlik gibi insanı ele geçiren bir yıkımdı.

Yerde duran resimler ise karanlıkla ateşin bir anlaşması gibiydi.
Sanki yakıp kavurmaya yemin etmiş gibi.
Her resime baktığım da farklı bir Kuzeyle karşılaştım, okula giderken üniformasıyla fotoğraf çekilmiş bir Kuzeyle, elinde ki topuyla etrafa gülücükler saçan Kuzeyle, hepsin de aynıydı, kötülüğün tanımını bilmeyen masum bir çocuktu.
Peki ya şimdi, için de büyüyen bu ateşi harmanlayan neydi?
Bu neyin intikamıydı?
Kendisini karanlığa büründürecek kadar kötü olmasını gerektiren şey neydi?
Onu katil olmasını gerektirecek şey neydi?

Onu ilk orada mezarlıkta görmüştüm annesinin başın da feryatlar yakarken.
İlk acıyı küçükken tatmıştı o, belki de bu kadar duygusuz olmasının sebebi buydu, hiç bir zaman anne şefkati görmemiş bir çocuktu ve büyüdükçe içinde büyüyen intikamla etrafını yıkıp geçiyordu.
Yerde duran fotoğraflardan biri dikkatimi çektiğin de fotoğrafı elime alıp incelemeye başladım.
Fotoğrafta Kuzeyin babası ve annesi diye tahmin ettiğim bir kadın vardı ve araların da ise Kuzey, Kuzeyin yüzün de şimdikinin aksine masum bir gülümseme vardı, gerçek bir gülümseme...

Kapıda duyduğum sesle oraya baktım ve Kuzeyi bana bakarken buldum, yerde duran resimleri arkam da bırakarak yanına gittim
"Neden söylemedin?"
"Neyi?"
"Daha önceden tanıştığımızı neden söylemedin? o gün mezarlıkta ki çocuğun sen olduğunu neden söylemedin?" dedim direterek
"Bir önemi var mı ki?"
"Belki yok ama... Ama bilmem lazımdı"
"Neden?"
"Niye böylesin?"
"Nasılım?" diye sorduğun da ben de
"Soğuksun, mesafelisin, sanki kafan da kendine ait bir dünya kurmuşsun ve kimseyi oraya almıyorsun etrafindakilere karanlık bir hava veriyorsun" dedim
"Karanlık bir hava mı veriyorum?" dedi çarpık bir şekilde gülüp
"Ben karanlığın ta kendisiyim" soğuk nefesi yüzüme çarparken geri çekilip cevap verdim
"Ne demek istediğimi anlamıyormuş gibi davranma, sana nasıl davranacağımı kestiremiyorum ruh halin çok değişken"
"Haklısın kafam da kendime ait bir dünya kuruyorum sadece bana ait bir yer tam burası" deyip elimi tutup kalbinin üzerine koydu
"Ve sen buraya girmek için zorluyorsun, sanki kapılarımın hepsini açıyorsun, sen... Ateşe dokunuyorsun" dedi bense öylece ona bakıyordum, dediklerinden biraz olsun bir şey anlamamıştım
"Bu kötü bir şey mi?"
"Kötü, hem de çok kötü, bunu yapmamalısın eğer yaparsan ikimizi de uçuruma sürükleyeceksin ve işte o zaman benim buna karşı çıkacak gücüm kalmayacak" dedi sanırım bu sefer dediklerinden anlamıştım.
Son derece haklıydı,
Göz göre göre karanlığı sahipleniyordum.
Ben... Ateşe dokunuyordum.

Kuzeyle aramızda ki sessiz bakışma sürerken bu sessliği bozan şey çalan telefon sesi olmuştu, Kuzey cebinden telefonu çıkarttığın da konuşmaya başladı
"Alo"
"Tabi Buyrun Mehmet Bey"
"Müsaitiz"
"Sizi iki saat sonra bekliyorum"
"Hoşçakalın" deyip kapattı, bense bu konuşmaya anlam vermeye çalışırken anlamaz gözlerle Kuzeye bakıyordum
"Hani geçen de bir iş yemeği vardı hatırlıyormusun? Mehmet bey ve eşi Sinem hanım buraya yemeğe geliyorlarmış" böyle demesiyle hafızamı biraz zorladım ve o akşam ki yemeği hatırladım
"Keşke daha önceden haber verselermiş" dedim
"Aslın da daha önceden haber vermişlerdi ama ben unutmuşum"
"Kuzey sana geçen gün sormayı unutmuşum, bu gelenler kim oluyor o zaman çok önemli kişiler olduğunu söylemiştin"
"Evet çok önemliler, şirket için bir anlaşma yapmayı planlıyoruz yani bu şirket için büyük bir yatırım olacak"
"Madem önemli bir yemek olacak ben de o zaman bi Selma Teyzeye bakayım hazırlıklara yardım ederim" dedim onunsa tek yaptığı cevap vermeden kafasını sallamak oldu,
"Buse benim küçük bir işim var misafirler gelmeden gelirim"
"Nereye gideceksin ki?" dediğim de sana hesap mı vereceğim? der gibi bakınca ben de daha fazla üstelemedim, odadan çıktığım da Arazla Eceyi koltukta oturmuş televizyon izlerlerken buldum, gözlerime inanamazken bense onlara bakmaya devam ediyordum
"Buse niye öyle bakıyorsun?" demesiyle Araz ben de
"Siz iyimisiniz?" dedim
"Evet ne olmuş ki?"
"Siz bir ortam da kavga etmeden oturuyorsunuz valla gözlerim yaşardı"
"Aa evet biz yaklaşık bir saattir hiç kavga etmedik" deyince Ece şaşkın bir şekilde ben de onların bu haline gülmeden edemiyordum
"O zaman aynı başarıyı iki saat sonra da göstermeniz gerekecek"
"Nasıl yani?"
"Kuzeyin misafirleri geliyor yani fazlasıyla önemli o yüzden kavga etmemeniz herkesin açısından daha iyi olacaktır"
"Ne misafiri?" deyince Araz ben de
"Şirkettenmiş" dedim
daha sonra onları arkam da bırakarak mutfağa Selma Teyzenin yanına girdim, mutfaktan yemek kokuları geldiğine göre aslın da pekte yapılacak bir iş kalmamıştı
"Merhaba Selma teyze"
"Merhaba kızım, bir şey mi istemiştin?"
"Yok hayır iki saat sonra misafirler gelecekte onun için sana yardım etmek istedim ama yapılacak pek bir sey kalmamış sanırım" dedim yemeklere göz atarken
"Yemekler oldu kızım ama sofrayı hazırlama ma yardım edebilirsin" deyince hemen işe koyuldum.

SADECE TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin