MİRA ' NIN AĞZINDAN
Ben öyle boş gözlerle selime bakarken onun bana otur diye bağırmasıyla hayır hayır adeta
kükremesiyle mecbur bende onu daha fazla sinirlendirmemek adına diğer sandalyeyi çekip oturdum. Selime baktığımda yüzünde muzipçe bir gülümseme vardı.
Beğefendimiz çatalını ve bıçağını eline alıp beni umursamadan zıkkımlanmaya başladı. Ben ise selimle aynı masada yemek yemenin utançlığıyla tabağımla bakışıp
aşk tazeliyorduk. Selimin konuşmasıyla tabağımla olan bakışmamı kesip ona döndüm.Selim : daha ne kadar acaba o tabağa malca bakıcaksın
Utanmaza bak ya bir de bana mal diyor. Asıl kendisi mal haberi yok.Mira : asıl mal sensin aliş hem ben sana demedim mi bu konakta pişen hiç bir şeyi yemem diye
Selime söylediğim şeyler üzerine çenesi sinirden seyirmeye başladı. Selim nefesini bıkkınlıkla dışarı vererek konuşmaya başladı.Selim : bana bak kızım bu söylediklerimi iyi dinle çünkü
bir daha asla tatlı dille konuşmayıp seni gebertirim. Bundan sonra senin evin de yuvan da burası ailen yok artık
sadece ben varım. Benimle iyi geçin yoksa sonu kötü olur. Ha bu arada o siktiğimin çenene de mukayyet ol mazallah biri kırabilir değil mi bücür deyip sinirli bir şekilde odayı terk etti. Benim ise göz yaşlarım sular seller gibi akmaya başlamıştı bile. Masada bulunan bütün her şeyi yere fırlattım. Fırlattığım zaman da ağzımdan şu sözcükler dökülüyordu. SENDEN NEFRET
EDİYORUM SELİM...Sinirden elim ayağım birbirine
dolaşmış ne yapacağımı bilmediğim halde odanın içerisin de dönüp duruyordum.
En sonunda da zaten kendimi yattağımın üzerine atıp hüngür
hüngür ağlamaya başladım.
Hayat ne kadar da acımasız. İnsanlara dayanılmaz acılar çektiriyor. Peki ya kader o da hayat kadar acımasız mıdır.SELİM ' İN AĞZINDAN
Mirayı oda da öylece bırakıp odayı terk ettim. Aşağıya inerken de bir şeylerin kırılma sesleri geliyordu. Aldırış etmeden hemen arabama atlayıp pavyonlardan birine sürüp kendimi içkiye vurdum.
Gecenin geç saatlerin de ise adamlarımdan birini arayıp beni almalarını söyledim. Çok geçmeden sağ kolum kadir gelip beni alıp konağa götürdü.
Konağa geldiğimde ayaklarım beni nereye götürürse oraya gidiyordum. Kendimi biran miranın odasının kapısında buldum. Sessizce odaya girdim
Odanın içerisi karanlık olduğu için cebimden telefonumu çıkarıp onun ışığıyla odayı biraz aydınlattım. Mira yatağın üzerinde sırt üstü yatıyordu ve saçları yüzünü kapatmıştı. Sanki dudakları beni öp dermiş gibi beni çağırıyordu. Miranın dudaklarına doğru eğilip bir buse kondurdum. Mira biraz kıpırdansa da uyanmadı. Bende fırsattan istifade hemen miranın yan tarafına geçip uzandım ama beklenmedik bir hareketle karşılaştım. Mira bana sırtını dönmüştü. Bende refleks olarak arkadan miranın beline
sarıldım. Kokusu huzur vericiydi. Ben her gece bu kokuyla uyursam cenette düştüm demektir. Dudaklarının tadını tam olarak anlamasamda çikolata tadını bulmuştum o dudaklar da. Zaten yarından itibaren bu dudaklar bana ait olacaktı. Miranın kokusunu daha çok içime çekerek kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.( ... )
Sabah gözlerimi açtığımda mirayla burun burunaydık. Hala inanamıyorum bu duru güzellik benim olacaktı. Miranın gözlerini açmasıyla çığlık atması bir oldu. Ellerimle hemem miranın ağzını kapattım.
Selim : bağırmazssan eğer ellerimi çekicem miranın gözleri yuvalarından çıkacakmış gibi bana bakıyordu bu haline gülmemek
için kendimi zor tuttum doğrusu. Mira korkusundan da
sadece başını sallayabilmişti.
Ellerimi miranın ağzından çekmemle miranın dır dır etmesi bir oldu.