Elena ROBERT
Başımdaki yara izi artık tamamen geçmişti. Blair'e kızgın mıydım? Hayır. O benim en yakın arkadaşımdı. Hatıralarımızı gözümden geçirdim ve yüzüme yayılan gülümsemeyi kendime gelene kadar fark edemedim. Odamdaki kıyafetleri düzenlerken elime geçen her eşyamı mutlaka beraber kullandığımız geldi aklıma. Benim yüzümdendi. Nasıl da mahvetmiştim dostluğumuzu. Blair'i düşünmeden tam bir kalleş gibi onu arkasından vurmuştum. O ise bana az bile yapmıştı. Ölmeliydim ben. Hayatımdaki en önemli kişiye yaptığım bu ihanetten sonra cesedimi kurtlar parçalamalıydı. Hele o kriz geçirir gibi sinirli bakışlarının altında yatan hayal kırıklığını gördüğüm an kanım donmuştu. Kıyamam ne haldedir şimdi.
Bir keresinde annesi bizi dini bir törene götürmüştü ve Blair'in tüm o 'ben yapamam ya saçmalama'larına rağmen kilisenin arkasında kaçıp şarkı söylemiştik. Çimenlere yatmıştık. Sonra kimse anlamadan geri dönmüştük.
Hiç unutamadıklarımdan bir tanesi de Alexander -ki o benim ve Blair'in hayatında Anna Hanım'ın izin verdiği tek erkekti- ben ve Blair ve Steven -o da Blair'in erkek arkadaşı olur ama o zaman daha çıkmıyorlardı- beraber vakit geçirmek için dışarı çıkmıştık. Daha sonra gelen ilahi bir esintiyle kendimizi denizin yanında bulduk. Erkekler tişörtlerini çıkarıp suya koşunca elleriyle yüzünü kapatan Blair'e ne kadar da gülmüştüm. Onu kolundan tutup suya sürükleyince yüzme bilmediği aklıma geldi. Hemen onu omuzlarıma alıp derinlere yüzdüm. Deli gibi kahkaha atıyorduk. O yaşam aşkıyla dolu olan o kızı ne kadar da özlüyorum ben böyle. Sonra omuzlarımdan kaydı gitti ve çırpınmaya başladı. Steven utancından her ne kadar onu sevse de bir türlü dokunup onu sudan çıkaramamıştı. Utanmıştı resmen. Alexander'ı onu kucağına aldığı görüntüsüyle gözümün önüne getirdim.
Karşı duvarda da Blair'in ablası gitmeden önce hamakta birlikte sallandığımız hatıra canlanıyordu. Odamın her köşesinde o vardı.
Bu olaylar aramıza girmeden en son cinli bir korku filmi izlemeye kalkmıştık. Ben korkudan ağlamıştım ama o hiç korkmamıştı. Geçirdiğim şokla birlikte bana hava atmasını da izledikten ancak sonra itiraf edebilmişti. Film boyunca gözlerini kapatmıştı. Güldüm ama gözümdeki yaşlar yüzünden şu an tam psikolojisi bozulmuş manyaklar gibi göründüğümün garantisini veriyorum. Derin bir nefes aldım. Çantamı aldım. Bakımsız halimle aynaya afralanıp tafralandıktan sonra onların evine gitmek için yola koyuldum. Buna bir son verecektim. O olmadan daha fazla bu hayata katlanamazdım.
Bahçedeki görkemli garaj kapısını şifresiyle açtıktan sonra arabamla evin bahçesine girdim. Sessizlik hakimdi. Ve ebeveynlere ait olan araba ortalıklarda görünmüyordu.
Zile bastım.
Blair MİKAELSON
Bu ne biçim bir rüya be kızım! Hangi psikolojiyle uyudun sen böyle? Nasıl uyudun? Nasıl uyudum ben!
- Merhaba Jason.
- Merhaba Blair. Seni özledim.
- Ben de seni özledim. Sana bir şey söyleyebilir miyim?
- Tabii.
- Seni öldürsem bana kızar mısın?
Bıçağı öldüresiye batırdım ve ölen Jason'a bakarak kocaman sırıttım. Sonra da cesedi omzuma atıp saklamak için arabaya bindim.
Rüyamda araba kullanabiliyordum. Tabi her şey mümkün ve monotonken araba kullanabilmen oldukça ilginç Blair! Salak Blair! Her yerim kan oldu!
--
Kaçıncı rüya bu? Elena'yla sabah kahvaltısı ediyoruz. Sonra Steven da geliyor. Alexander her zamanki gibi yine ufak bir yurt dışı seyahatine gitmiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE AND SMOKE (Aşk ve Duman -1)
ChickLitİlk Yalan - Peki bir şey soracağım, beni sigara kadar sevebilir misin? Yüzünü buruşturdu. - Saçmalama tabi ki de o kadar sevmem. Bana karşı bu kadar dürüst ve odun olmasına alışmaya çalışıyordum. Balkonun kapısını açıp yatağa onun yanına döndüm. Yı...